Devlet, Menemen/Kubilay olayına davetiye mi çıkardı? Menemen olaylarının içyüzü

Published by

on

Devlet, Menemen/Kubilay olayına davetiye mi çıkardı? Menemen olaylarının içyüzü

Zafer Bülent ÜNLÜ’nün kaleme aldığı mükemmel bir “giriş yazısı.” Kendisine çok teşekkür ediyoruz.

Söz, Zafer Bülent ÜNLÜ’de:

Bir ara öyleydi ki “Müslüman” dendiğinde (işgal edilmiş) zihinlere düşen ilk kıvılcım, Müslüm Gündüz’ün, Ali Kalkancı’nın isimleriydi…

1996… Milattan Sonraydı.

Bir Çınar Ağacının kapladığı topraklara,
28 Şubat isimli İsrail tohumlu bir fidenin, toprak altındaki köklerinin sulandığı günlerdi.
Çınar’ın suyunu kesmek içindi…

Milattan Sonra 1996,
Cumhuriyet tersanesinde inşa edilmiş “inkılâp gemisinin” tipik bir “yedek sanayi” atelyesiydi… Yan parçalar, aksesuar takımı filan…

Krikosu İngiltere’ce pompalanmış “askı” süreci, yağlanıp yıkanıp ite kaka yürütülüyordu. Kriko yağ kaçırıyordu.

“Boşlukta rotaSYON” yapan Milli Teker, yola değdi değecek!
Çınar olduğunun bilinci üzerinden bir kalkışla, kendi köklerine yol alacaktı.

Milletçe bir Kimliğin TAM (manasıyla) YOK OLUŞU için, askıda tutulan ve adı “cumhuriyet olan şu 90 yıllık sürecin” krikosu (o gün) epey yağ kaçırmıştı. Contadan sızıyor, cuntayla şarjlanıyordu cumhuriyet!..

CUMHURİYET, FADİME’YLE ŞARJ EDİLİYOR:

Din sektörü(!) tarafından hakları elinden alınıp (güya) karanlığa sürüklenen Cumhuriyet Kadınına örnek olarak gösterilen isim ise: kerhâne sektörünün pavyon departmanından getirtilip hazırlanan “Primadonna Fadime Şahin…”

Kerhâneden Oskar’a uzanan bir bilet ve cumhuriyet!

Bu isimler, Özel Harp Dairesince sahnelenen (nice) oyunlar gibi bir oyununun kapışılmış bilet numaralarıdır!

Müslüman, Sivas’ta İnsan yaktı(?)

U. Mumcu’yu katletti(?)

Müslüm(an), bir modern cumhuriyet kadınının laiklik bekâretine girdi!
Üstelik talebesiydi.. hem adı da Fadime…

Zihinlere “Fatma” olarak transpozelenebilirdi… (Bi de evladı yaşında!? Tıpkı Çetin Altan’ın eski bir fıkrası gibi: Hem domuz, hem arkadan, hem de Cuma günü…)

Şimdi sen, Gündüz vakti bir Özel Daireye gir, vatandaşın evini/zihnini çal çırp, götür.. hani nerde laiklik?
Şimdi sen, Gündüz vakti bir Fadime’nin, üstelik evladın vaktindeki bir öğrencinin laikliğini boz…
hani nerde kadın hakları..
atatürk inkılâplarına saygı!?

M.S 1996

Uzatmayalım, Müslüman çok şey yaptı!

M.S 1931. Kubilay’ı katletti(?)

Fadime’yi primadonna yapan “jitem” (geçmişte) Kubilay’ı şehitlik mertebesine ulaştırıcı provokasyon planında, yeteneklerini ta o günden sergileyerek (ama adını/namını sonraya saklayan) “fiili geçmiş jitem’di…”

Ey Hukuk Devleti!
Eyy! Milattan Sonra bilmem kaç?

Unutma! Bir de “Millet Takvimi” var.
İlletten Önce bir Mazi.. ve İlletten Sonra bir Millet!
________________________________
Buyrun burdan yanın, aydınlanın!
(Ergenekon’da gözaltına alınan ‘Sisi’ ve Nurseli İdiz’in yeni bir Fadime Şahin provokasyonu için çalıştıkları ortaya çıktı.
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan ‘Sisi’ lakaplı Seyhan Soylu ile tiyatro sanatçısı Nurseli İdiz’in, 28 Şubat sürecindeki Fadime Şahin ve Ali Kalkancı skandallarının yeni versiyonuna hazırlandıkları tespit edildi. Sisi ve İdiz’in, provokasyon tezgahı için, Fatih Çarşamba’yı mesken tutuğu ve bazı cemaatlerin içine sızan Ergenekon üyeleriyle birlikte çalıştığı ileri sürüldü(*sonra baknz. )
________________________________

Gelelim asıl konuya…

Yukarıdaki girizgâhı – Tarih ve Din Araştırmaları Merkezi sayfasında, Kadir Çandarlıoğlu imzalı güzel bir çalışmanın paylaşılmasını önemsediğim için (başlık kabilinde) yazdım.

K. Çandarlıoğlu’nun bu konu üzerine neşriyatı Kubilay Hadisesini, tüm olarak değerlendirme yapmanız fırsatı verecektir. Sonuna kadar okuyun derim.

________________________________

(*) Nurseli İdiz Versiyonu http://www.sosyalforum.net/forum_posts.asp?TID=5254
(*) Fadime telekiz, kalkanci alkolikti! http://www.delikanforum.net/archive/t-81753.html

***

Zafer Bülent ÜNLÜ

***

Türkiye’de her sene, Menemen hadisesinin yıldönümünde, bir takım çevreler bir kişinin katledilmesini ele alarak sahte gözyaşları dökerler. Gerek radyo, gerek televizyon ve gerek bazı gazeteler, Menemen hadisesini yanlış anlatarak ve istismar ederek masum insanlara, İslam’a ve Allah’ın emirlerine itaat eden Müslümanlara hücum ederler. Bir kişinin katledilmesine bu kadar sert tepki gösteren, ancak onbinlerce masum insanın katledilmesine ses çıkarmayan devrimbazlara sormak lazım: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? 75 sene evvel birkaç esrarkeş tarafından öldürülmüş bir kişi için bu kadar göz yaşı dökeceksiniz; tek parti devrinde haksız olarak katledilmiş yüzbinlerce insan hakkında hiç ses çıkarmayacaksınız. Sevsinler sizin insancıllığınızı..

*

Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız

menemende-idam-edilen-hocalar-alimler1

Menemen Hadisesine karıştıkları gerekçesiyle tutuklananlardan bir grup

***

Tek parti devrindeki cinayetler ve mezalim saymakla bitmez. Sadece İstiklal Mahkemelerinin çalışma şekli ve verdiği hükümler bile o devrin ileri gelenlerine günah olarak yeter. Bakınız, Güneri Civaoğlu 16 Mayıs 1989 tarihli Sabah’taki yazısında İstiklal Mahkemelerinin çalışma şekli hakkında ne diyor:

“Böyle hukuk anlayışı olmaz… İstiklal Mahkemelerinde sanıklar evvela idam edilir, sonra mahkeme edilip, ‘suçludur’ kararı alınırdı.”

Evet öyleydi. Bu şekilde yüzbinlerce masum Müslüman katledilmişti. Ayrıca yine o tek parti – CHP devrinde yüzbinlerce insan, suçlu-suçsuz ayrımı yapılmaksızın katledilmişti. Maksat elbet Müslüman ehaliye gözdağı vermek, onları korkutmak idi.

Kenan Evren, reis-i cumhur olarak iştirak ettiği “atatürk’te insan sevgisi” isimli konferansta, o devrin idarecilerinin davranışlarını çarpıcı bir misalle ortaya koymuştu. Evren, Menemen hadiseleri üzerine Mustafa Kemal’in davranışını şu şekilde izah ediyor:

“Menemen’deki o hadise vuk’u bulunca, Mustafa Kemal: ‘Derhal orayı topa tutun; top yok mudur orada!’ emrini vermiştir ve mahkeme sonunda 33 kişinin idamını hiç acımadan tasvib etmiştir. Neden? Zira devlete(?) karşı işlenmiş bir cürümdür.” (Masdar: Cumhuriyet gazetesi, 22 Şubat 1986)

Merd-i kıpti şecaat arzederken sirkatin söylermiş! Şimdi, Mustafa Kemal’in şu davranışını tasvib etmek mümkün müdür? Menemen topa tutulunca ne olacaktır? Oradaki binlerce masum insan da hayatını kaybedecektir. Tıpkı Dersim’de ve Şark’daki tenkil hareketlerinde olduğu gibi.

Divani Harbin Tesekkül ettigi ve Örfi Idare Amirligine Fahrettin pasanin tayin edildigini bildiren Hakimiyeti milliye gazetesi

Divanı Harbin Teşekkül ettiğini ve Örfi Idare Amirliğine Fahrettin Paşanın tayin edildiğini bildiren 2 Ocak 1931 tarihli Hakimiyeti Milliye Gazetesi

***

23 Aralık 1930′da Menemen’de meydana gelen hadisenin perde önündeki baş aktörü Giritli Mehmed isimli bir esrarkeş idi. Her nedense, bu hadiseden bahsedilirken hep onun ismi söylenir ve onun bir Nakşi olduğu belirtilir. Halbuki hakikatler öyle değildir. Giritli Mehmed sadece bir piyondur. Kurnazca hazırlanan bir senaryoda vazife alan bir piyon.

Hadisenin başka merkezlerde ve en ufak teferruatı düşünülerek tezgahlandığı kesindir. Üstelik, hadisenin Menemenlilerle, Nakşilerle ve dindar Müslümanlarla en ufak bir alakası yoktur. Bunu, katledilen yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay’ın eşi ve oğlu da açıkca ifade etmişlerdir. Kubilay’ın hanımı Fatma Vedide Ersuz, vefat etmeden evvel şunları ifade etmişti:

“Ben eşimin katledilmesi olayından sonra bu menfur olayı umumileştirerek Menemenlileri de, din adamlarını da hakir gösterenlerden yana değilim.” (Masdar: Kelebek, 19 Aralık 1982)

Kubilay’ın oğlu Vedat Kubilay, hadisenin Menemenlilerle hiçbir alakası bulunmadığını bildiriyor ve şunları ifade ediyor:

“Menemenlilerin suçlanmasının sebebi, esrarkeşlerin ip istemesi sırasında 2-3 kişinin koşarak ip getirmesidir. Yoksa Menemenlilerin hadisede hiç bir suçu yoktur. Olay Türkiye’nin başka bir yerinde de yaşanabilirdi. Menemenlilerin hadiseye karışmadıklarının başka bir delili de muhitinde sevilib sayılan itibarlı biri olan Saffet Hoca’nın esrarkeşleri kapısından kovmasıdır. Hadiseyi daha kuvvetli gerçekleştirib ehalinin desteğini sağlamak için geldikleri sabah Saffet Hoca’yı saflarına çağıran esrarkeşler aradığı ilgiyi bulamamıştır. İleriyi gören bir alim olan Saffet Hoca kendilerine, ‘Sizin yaptığınızın din ile alakası yok’ diyor. Esrar içtiklerini anladığı için böyle konuşmuş olabilir. Tabii sadece Saffet Hoca destekleseydi, olayın çapı çok daha büyürdü. Hocanın onları kovalaması Menemenlilerin yüz akıdır. Defalarca söyledim. Menemenlilere dargın değilim. Menemenlilerin hiç bir kabahati yok. Hatta Menemenlilerin iftihar etmesi lazım. Şayed isyancılara uysalardı, mani olunamaz olay ile sarılamaz yaralar açılabilirdi.” (Masdar: Zaman, Vedat Kubilay, 23 Aralık 1988)

menemen-olayi-kubilay-mahkemede-saniklar

Sanıklardan bir grup [soldan sağa doğru] : Küçük Hasan, Nalıncı Hasan ve Derviş Mehmed

***

Kubilay’in oğlu, halkın bu işte bir suçunun olmadığını bildirdikten sonra, Mustafa Kemal’in “Menemen’i yerle bir edin” dediğine de dikkat çekiyor.

Şimdi, evvela 1930′daki mühim bir hadiseyi ele alacağım ve Menemen’in niçin hedef olarak seçildiğini ortaya koyacağım. (Lütfen olayların gelişimini dikkatle takip edin!)

Menemen’deki hadise vukû bulmadan yaklaşık 3 ay evvel, Ekim 1930′da mahalli seçimler yapılmıştı. Bu seçimlerden zaferle çıkan parti, Serbest Cumhuriyet Fırkasıdır (SCF). Yani, Mustafa Kemal’in başında olduğu CHP’nin karşısında gözüken parti. Gerçi, bu partiyi de kurduran, kurucu üyelerini tesbit eden Mustafa Kemal’in kendisidir. Fakat, ehali bu danışıklı dövüşün farkına varmadığı için, ortaya çıkan yeni fırkaya ‘kurtarıcı’ gibi sarılmıştır.

SCF (Serbest Cumhuriyet Fırkası)’nın yaptığı mitingler muazzam alaka görmüştü. Tek fırka diktatörlüğünden bunalan ehali, bu yeni fırkaya canla-başla sahib çıkıyordu. Serbest Cumhuriyet Fırkası reisi Ali Fethi Bey’in 4 Eylül 1930′da İzmir’e gidişi başlı başına hadise olmuştu. İktidar mensubları halkın bu alakasını kırmak için birçok sun’i hadiseler tezgahlamışlardı. Yine bu hadiseler zincirinden olarak meçhul kişiler kalabalığın üzerine ateş açmış, bu esnada genç bir mektebli can vermisti. Çocuğun babası veledini kucağına alarak Fethi Bey’in yanına götürüb onun önüne koymuş ve “Bu hürriyet yolunda şehiddir. Kurtar bizi.” demişti. (Masdar: Üç Devirde Bir Adam, Fethi Okyar, İstanbul, 1980; sahife 499)

menemen-olayi-kubilay-saniklar-mahkeme-salonuna-gc3b6tc3bcrc3bclc3bcyor1

Sanıklar Mahkeme salonuna götürülüyor

***

Ehalinin teveccühünün hangi seviyeye ulaştığı mahalli seçimlerde de görülmüştü. Ehali, seçim olan her yerde Serbest Fırka adaylarını seçmekteydi. Fakat iktidardaki zalim kemalistler, bazı yerlerde jandarma ve zabıta cebriyle, bazı yerlerde bürokrasi ile Serbest Fırka’ya rey verilmesine mani olmaya çalışmıştı. Bunda muvaffak olamayınca da bu defa hileli rey kullanmış, hezimete uğrayan CHP’yi galip saymışlardı.

Bütün bu hakikatler meclis kürsüsünden dile getirilmiştir. Hem de Mustafa Kemal’in en yakın adamı Fethi Okyar tarafından. 1 Kasım 1930′da Meclis mutad senelik toplantısını yapmak üzere açılınca büyük gürültü çıkmıştı. Fethi Bey seçimlerde hile yapıldığını söylüyordu. 6 Kasım 1930′da da bir soru önergesi vermişti. Yaptığı konuşmalarda hileyi, baskıyı muşahhas delillerle ortaya koymuştu. 15 Kasım 1930 tarihinde de Meclis’de çok sert münakaşalar olmuştu.

İktidarın dizginini elinde bulunduran yobaz kemalistler bütün bu gelişmelerden ürkmüşlerdi. Yapılacak ilk umumi seçimde CHP’nin büyük bir hezimete uğrayacağı, SCF’nın iktidara geleceği kesindi. Bunun mutlaka çaresine bakılmalıydı. Mustafa Kemal’in reisliğini yaptığı bir fırka nasıl hezimete uğrardı?

menemen-olayi-kubilay-yargilanirken

***

İktidardaki zalimler harekete geçmekte gecikmedi. Evvela Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kapattırdılar. Bunu yaparken de güya “demokratik” usûllere uymaya dikkat ettiler. Fırkayı kendileri kapatsalar olmazdı. Onun icin, SCF’nı idarecilerine kapattırma yolunu tercih ettiler. 16 Kasım 1930′da, yani Meclis’deki sert münakaşalardan bir gün sonra reis-i cumhur ve CHP (CHF – Cumhuriyet Halk Fırkası) reisi Mustafa Kemal, Fethi Bey’le görüştü ve ona fırkayı feshetmesi yolunda talimat verdi. Ali Fethi Bey ve arkadaşları da 17 Kasım 1930′da Dahiliye Vekaletine bir dilekce vererek fırkayı kapattıklarını bildirdiler.

Böylece ‘yorgan gitmişti’ fakat kavga bitmemişti. Ortada Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kazandığı belediye reislikleri vardı. SCF’na gönül veren milyonlarca insan vardı. Onların da çaresine bakılmalı ve CHP’ye karşı girişilecek muhtemel muhalefet hareketlerinin önü alınmalıydı. Bunun için de halka ve bütün muhaliflere esaslı bir gözdağı verilmeliydi. Yani, müstebid iktidar böyle düşünerek harekete geçmişti.

Nitekim bu gözdağı Aralık 1930′da, yani Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasından yaklaşık bir ay sonra verilecekti. Gözdağı vermek için seçilen yer ise Menemen idi.[1]

Menemen’in son tanıklarından Mustafa Şengönül bu konuda şunları söylüyor:

Manisalı bir çocuk, Kubbeli bakkalın önünde asılmıştı.
Suçsuz olanlar da asıldı. ‘Neden sigara verdin?’, ‘Neden ip verdin?’ diye Kamil’le Molla Osman’ı astılar. Halbuki Menemen içinden o hadiseye karışan kimse yoktu. Sonradan bir emir gelmiş ‘Menemen’i yakın’ diye. Onu duydum. Korktuk tabii… Manisa’dan her sene otobüslerle gelip miting yapmaya başladılar. Çok şeyler söylediler bize, ama katlandık. Çünkü Menemenlilerin bu işte zerrece günahı olmadığını onlar da bilmiyordu.”[2]

atatc3bcrk-menemeni-yakin-bir-subay-icin-menemeni-yakan-diktatc3b6r

Birkaç esrarkeşin yaptıklarından ötürü bütün Menemen’lilerin cezalandırılmasını istemek nasıl bir Adalet anlayışıdır? (Foto Kaynak: Altemur Kılıç, 50 Yıllık Yaşantımız, s. 240, Milliyet, 1975. Foto Alıntı: Kenan Alpay’ın “Atatürk Diyor ki: Menemen’i Yakın” başlıklı yazısı.)

***

menemen-olayi-kubilay-kc3bccc3bck-hasan-mantarci-hasan

[solda] 24 sene hapis cezasına mahkum edilen 17 yaşındaki Küçük Hasan ve [sağda] Mantarcı Hasan

Cezalar için bakınız; Hakimiyeti Milliye Gazetesi, 2 Şubat 1931.

***

Menemen vakasını bahane ederek başka şehirlerden bu hadise ile alakası olmayan birçok Alimi gözaltına aldılar ve birçok insan idam edildi.

Genelkurmay Başkanlığı’nın arşivine göre Kubilay’ın katilleri “esrarkeş” – DEVLET, MENEMEN OLAYINA DAVETIYE MI ÇIKARDI ?

6 Kişilik irticai kalkışma olur mu!?..

Menemen Vakası dediğimiz şey; hepi topu 6 esrarkeşin, Menemen’de bir sabah vakti giriştikleri bir olaydır ve hülasa ettiğimiz bu tabloyla alakalı olarak 75 senedir yazılıp çizilenler de, ana hatları bu olan çerçevenin biraz genişletilmesi ve süslenmesinden ibarettir.

Olayların ardından Menemen, Manisa ve Balıkesir’de sıkıyönetim ilan edilir ve Divan-ı Harp kurulur. Menemen olayına sebep olan 6 kişinin Manisa’dan başlayıp Menemen’e kadar süren yolculukları sırasında geçtikleri ve uğradıkları yerlerden insanlar tutuklanır. Menemen’de olay sırasında orada bulunanlardan bazıları da tutuklanır.

Menemen olayları ile alakalı tutuklamalar, İstanbul’a, Konya’ya hatta başka bazı yerlere uzanır ve 6 esrarkeşin sebep olduğu bu olay irticai bir kalkışma olarak lanse edilmeye başlanır. General Mustafa Muğlalı’nın başkanlığında kurulan Divan-ı Harp, 2 hafta kadar süren duruşmalarda, 37 idam kararı alır. Bunlardan 9’unun yaşları küçük olduğu için değişik cezalara çevrilir ve 28’i infaz edilir. İdam edilenler, olaylara sebep olanlara sigara, ip satan ya da yolculukları sırasında görüştükleri insanlardır.

1930 senesinin 23 Aralığı sabahı Menemen’de meydana gelen bu olayın irticai bir kalkışma olduğu iddiası, yıllardan beridir tekrarlanır durur. Oysa olay; öncesi, meydana gelişi ve sonrası ile birçok bilinmeyeni barındırmakta ve irticai bir kalkışma olmaktan çok, bir tertip, bir tezgah olma ihtimali daha ağır basmaktadır.

Esrarkeşler tarafından gerçekleştirilen ve devletin de adeta davetiye çıkardığı Menemen vakası, müslümanlara fatura edilmek istenmiştir…

‘İrticaî kalkışma’ şeklinde sunulan Menemen Olayı ile ilgili önemli belgelere ulaşıldı. Genelkurmay ve Emniyet arşivi, Kubilay’ı katledenlerin esrarkeş olduğunu ortaya koyuyor.

Genelkurmay, ayrıca dönemin yerel idarecilerini, haberdar olmasına rağmen olaylara seyirci kalmakla suçluyor.

Tarihe ‘Menemen Olayı’ olarak geçen Asteğmen Kubilay’ın katledilmesinin üzerinden 76 yıl geçti. Ancak ‘irticaî kalkışma’ olarak sunulan hadiseyle ilgili şüpheler zihinlerden hiç çıkmadı. Gerek Mehdiliğini ilan edip topladığı bir avuç müridini esrar içirerek kendisine bağlayan Derviş Mehmet‘in kimliği, gerekse resmî makamların olay sırasındaki ihmalleri, resmî teze karşı çıkan araştırmacıların “komplo” iddiasına yol açtı. Bu tartışma her 23 Aralık’ta yeniden gündeme gelirken, Zaman olayın perde arkasıyla ilgili önemli bir belgeye ulaştı.

O dönemde Büyük Erkan-ı Harbiye Riyaseti olarak adlandırılan Genelkurmay Başkanlığı’na ait 26 Aralık 1930 tarihli bir belge, hükümet yetkililerinin ihmallerine dikkat çekiyor. Genelkurmay tarafından Menemen’e gönderilen 1. Kolordu Komutanı Vekili Muğlalı Mustafa Paşa (Mustafa Muğlalı) hadiseden üç gün sonra Ankara’ya ilettiği raporda Derviş Mehmet’in şüpheli hareketlerinin yetkili mercilerce bilindiğine işaret ediyor. Buna rağmen gerekli takibatın yapılmadığı; uzaktan seyirci kalınarak adeta “olay çıkmasına göz yumulduğu” ima ediliyor.

Emniyet arşivlerindeki bir belgede ise Derviş Mehmet’in etrafındaki insanları esrara alıştırıp, istediğini yaptırdığı belirtiliyor. Dokuz maddeden oluşan dört sayfalık Genelkurmay raporunda da kendisini “Mehdi” ilan eden Derviş Mehmet’in Manisa’da bir esrarkeş kahvesini mekan edindiği ve çevresindeki insanlarla uzun süre şüphe uyandıracak fiiller içinde bulunduğu kaydediliyor. Derviş Mehmet’in bu şüpheli halinin bilinmesine rağmen ortadan kaybolduğuna dikkat çekilen raporda, “Kayboluşları Manisa hükümetine bildirilmesine rağmen, Menemen’e gelene kadar 15 gün boyunca gezdikleri civar köylerde ahaliye telkinatta bulunmalarına rağmen bundan haberdar olunmaması ve hükümet konağı önüne gelene kadar Menemen hükümetinin bundan hiçbir suretle malumat almaması” eleştiriliyor.

menemen-olayi-belge-1menemen-olayi-belge-2

1. Kolordu Komutan Vekili Mustafa Paşa’nın hazırladığı Menemen Raporu, 26 Aralık 1930 tarihini taşıyor

***

menemen-olayi-belge-3menemen-olayi-belge-4

Emniyet raporu: Esrarlı sigarayla tasarrufunu artırıyormuş

***

Kubilay’ı öldüren Derviş Mehmet’in çevresindeki insanları esrarla etki altına aldığına ilişkin bir başka resmî bilgi de Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında yer alıyor. Dönemin İçişleri Bakanlığı’na 25 Aralık 1930‘da “Vali Kazım” imzasıyla gönderilen 7 maddelik raporun 4. maddesinde şunlar yazılı:

“Bunların hepsinde esrar ve esrarlı sigara olup, Derviş Mehmet bunları Manisa’da alıştırmış ve bununla da tasarrufunu artırıyormuş.”

Genelkurmay raporunda Menemen kaymakamı ve ilçe jandarma komutanı hakkında da ağır suçlamalar var. Kaymakamın hükümet konağına çok sonradan geldiği ve olan bitene uzaktan seyirci kaldığı kaydedilirken, jandarma kumandanı için, “Hükümet konağı içerisine dört neferiyle birlikte girerek kadın gibi saklandı.” ifadeleri kullanılıyor.

“Büyük Erkan-ı Harbiye Riyaseti’nin 26/12/1930 tarihli ve 6747 No’lu tezkeresinin suretidir” üst başlığı bulunan dokuz maddelik raporun 6. maddesinden bazı satırbaşları şöyle:

“Şu mes’elede çok şayan-ı dikkat ve mühim gördüğüm noktalar Manisa’da ilk önayak olarak ortaya atılan bu şerirlerin Manisa’da iken bir esrarkeş kahvesinde daimi surette içtima ederek orasını tekke haline getirdikleri ve son zamanlarda hepsinin sakal bırakmak suretiyle bütün bütün calib-i şüphe vaziyet aldıkları ve bu hal Manisa zabıtasınca da malum olduğu halde Manisa’dan birdenbire gaybiyetleri ve hatta bu gaybiyetlerin aileleri tarafından hükümete malumat verilmesi üzerine Manisa hükümetinin bunlar için hiçbir teşebbüste bulunmaması ve civar kazaların nazar-ı dikkatleri celbedilmemesi gerek Manisa’da gerekse haricinde teşkilatların olup olmadığı hakkında tahkikat ve tetkikat yapılmayarak işin tesadüfe bırakılması Manisa’dan ayrıldıktan sonra Paşaköy, Yağcılar, Bozalan, Çukurköy ve civarlarında on beş gün dolaşarak ahaliye birtakım telkinatta bulunmalarından hiç kimsenin haberdar olmaması 23/12/1930 günü sabah namazına doğru musellahan ve birlikte sabah namazını kılarak ve camiden ellerine bir de bayrak alarak yine ahali ile camiden çıkışlarından ve sabahleyin hükümet konağı önüne kadar gelişlerinden Menemen hükümetinin hiçbir suretle malumat almaması…”

Aynı maddenin sonunda kaymakamlık ve jandarma komutanının tavrı da şu sözlerle eleştiriliyor:

“Menemen kaymakamı beyin, hükümet konağı cihet-i askeriye tarafından işgal edildikten sonra ancak hükümete gelmesi ve bu zamana kadar adeta seyirci vaziyetinde kalması ve bir silah arkadaşı koyun gibi karşısında boğazlanırken Menemen jandarma kumandanının dört neferi ile hükümet konağı içerisine girerek kadın gibi saklanması…”

Raporun 7. maddesinde ise Kubilay’ın askerlerinin neden cephanesiz olduğu sorgulanıyor:

“Sevk u idare hatalarına alaydan telefonla kuvvet talep eden jandarma kumandanı şu kuvvetin ne için ne maksatla ve ne gibi bir vaziyet karşısında talep edildiği hakkında alayı tenvir etmemiştir. Jandarma kumandanının noksan olarak verdiği bu malumat alayca gönderilen ilk bölüğün cephanesiz olarak yola çıkarılması kuvvetlerin vaziyeti hakim olmasına sebep olmuştur.”

23 Aralık 1930’da Menemen’de neler yaşandı?

Mustafa Fehmi Kubilay, Giritli Hüseyin ve Zeynep çiftinin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1906 doğumlu Kubilay’ın asıl mesleği öğretmenlikti. 23 Aralık 1930’da İzmir’in Menemen ilçesinde meydana gelen olay sırasında askerlik görevini yapıyordu. “Mehdi” olduğunu iddia eden Giritli Mehmet (Derviş Mehmet) 7 Aralık’ta, 6 müridiyle Manisa’dan yola çıkarak, civardaki Paşa köyünde yaptıkları hazırlık ve propagandalardan sonra 23 Aralık sabahı, gün doğarken tekbirlerle Menemen’e girdi. Belediye meydanında çevresine topladığı yaklaşık yüz kişiyle hükümet karşıtı sloganlar atmaya başladı. Silahlı olan asiler bir müfrezenin başında olaya müdahale eden Asteğmen Kubilay’ı, hemen ardından da Hasan ve Şevki adındaki iki mahalle bekçisini öldürdü. Olay, arkadan yetişen askerî birlikler tarafından şiddetle bastırılırken, Derviş Mehmet ve iki müridi öldürüldü.

31 Aralık 1930‘da toplanan bakanlar kurulu, Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir merkez ilçelerinde bir ay süre ile sıkıyönetim ilan edilmesine karar verdi. Sıkıyönetim komutanlığına 2. Ordu Kumandanı Fahrettin Paşa (Altay), Divan-ı Harp Reisliği’ne 1. Kolordu Komutan Vekili Muğlalı Mustafa Paşa atandı. Olay 1 Ocak 1931’de Denizli Milletvekili Mazhar Müfit (Kansu) ve arkadaşlarınca verilen soru önergesiyle TBMM gündemine getirildi. Soru önergesini Başbakan İsmet Paşa (İnönü) cevaplandırdı. Daha sonra sıkıyönetim ilanına ilişkin önerge tartışıldı ve oybirliğiyle kabul edildi.[3]

*

menemen-kubilay-hadisesi-seyh-esad-erbili-efendi-naksibendi-tarikati

Kemalist zulümlerden bir örnek:

90 yaşındaki Şeyh Es’ad Erbili Hazretleri, Menemen olayında mahkemeye böyle götürüldü

***

menemen-olayi-kubilay-esrarkes-asilanlar

***

menemen-kubilay-olayi-gerekcesiyle-tutuklanan-bir-hoca

Menemen olayına karıştığı gerekçesiyle tutuklanan bir hoca

***

menemen-kubilay-olayi-gerekcesiyle-tutuklanan-bir-hoca-3

***

menemen-kubilay-olayi-gerekcesiyle-tutuklanan-bir-hoca-2

***

 

**********

 

KAYNAKLAR:

[1] http://www.hakikatperver.wordpress.com

[2] Can Dündar, Milliyet Gazetesi, 24 Aralık 2005.

[3] Erdal Şen – Politika Muhabiri, Zaman Gazetesi.

Ayrıca Milli Gazete yazarı Ekrem Kızıltaş’ın yazısından istifade edilmiştir.

 

**********

 

Kadir Çandarlıoğlu

 

**********

 

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.wordpress.com

*

*

6 responses to “Devlet, Menemen/Kubilay olayına davetiye mi çıkardı? Menemen olaylarının içyüzü”

  1. Burak Avatar
    Burak

    CIA güzel bir besliyor sizi

    1. belgelerlegercektarih Avatar

      Burak, delilin var mi? Yoksa müfterisin.

    2. Çağdaş Avatar
      Çağdaş

      @Burak
      Eğer öyle birşey olsaydı Odatv bu siteden çarşaf çarşaf bahsederdi.

  2. ismail Avatar
    ismail

    cia yada siyonizm genelde yahudi ve hristo kökenlileri besler.. islam devletlerini mesela osmanlı gibilerini yıkmak kemalistlere yada benzerine yıktırmak için. bu işlerden ben öz türküm ve müslümanım diyene ekmek çıkmaz. öğren artık bunları.

  3. ismail Avatar
    ismail

    atanın liderlik vasıflarını anlatan bir kitap geçti elime. kitapta 16 ağustos 1918 de m.kemal 7. ordu komutanlığına getirildi..düşmana karşı halebin kuzeyinde bir savunma hattı kurdu deniyor.
    filistine gitmiş 7. ordu komutanlığına. 19 eylülde siyonist ingilize yenilmiş. halebe çekilmiş. kitapta 200000 km2 likten fazla alanı kaybederek halebe çekildiğini saklıyor kemalist ahlak. 26 ekimde halep önlerinde düşman saldırılarını durdurdu deniyor. hani türkiyenin neresinde halep var. ingiliz generale şunu dedi. fransıza italyana bunu dedi.boş laftır atayı şişirmek için kandırmacadır bunlar. hiçbir kahramanlık çıkmaz bunlardan. siyonist ingiltere, abd ve diğerleri ülkeyi osmanlıyı kemalizme yem etmek için işgal ettiler işlerri bitincede çekip gittiler savaş tazminatlarınıda ayarlayarak.. anlıyacağın cia ve benzerleri sizinkileri hemde osmanlıyı yem ederek beslemiş bizim tarafa zulmetsinler diye. ak parti ile bitti o zulüm günleri.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.