Milli Mücadele’yi M. Kemal Atatürk başlattı yalanı

Published by

on

Milli Mücadele’yi M. Kemal Atatürk başlattı yalanı

*

Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız

Milli Mücadele’de ilk kurşunu sıkan Mehmet Çavuş (KARA) (1894 – 1962)

***

Yakın zamana kadar, Millî Mücadele’de düşmana karşı ilk kurşunun, İzmir’in işgali sırasında Hasan Tahsin Recep (asıl adı Osman Nevres)’in, Yunanlılar’a attığı iddia edilirdi. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve ortaya konan vesikalar, Millî Mücadele’de düşmana karşı atılan “ilk kurşunun -hattâ kurşunların-“, Dörtyol’da (Adana), 19 Aralık 1918’de, Mondros Mütarekesi’nden elli gün sonra, yiğit Dörtyollular’ın cesur evlâdı Mehmet Çavuş (Mehmet Kara) ve müfrezesi tarafından atıldığını ortaya çıkarmıştır.[1]

Dörtyollu Kara Hasan, Kuzuculu Köyü’nde bir teşkilât kurarak düşmana karşı direnişe geçti. Mal ve hayvanlarını satarak silâhlanan yöre gençleri de Kara Hasan’a katıldılar. Böylece, zamanla sayısı 300-400’e varan bir millî teşkilât ortaya çıktı.[2]

1919 yılı başlarında harekete geçen Kara Hasan (Hasan Paşa[3]) ve çetesi de, Türkiye’de, işgal güçlerine karşı, millî direnişi ilk başlatan teşkilât olmuştur.

Peki, Dörtyollu Mehmet Çavuş, Milli Mücadele’de ilk kurşunu attığında M. Kemal Atatürk neredeydi dersiniz?

Bilindiği gibi, Sultan Vahidüddin M. Kemal’in Milli Mücadele’ye katılması için Samsun’a gitmesini emretmişti, fakat M. Kemal uzun müddet yola çıkmadı ve çeşitli temaslarda bulunarak İstanbul’da oyalandı. Hatta hükümet 6 Mayıs 1919’da yazdığı bir tezkere ile kendisinden acele etmesini istemek zorunda kaldı.[4]

Bu bilgiyi Prof. Dr. Akandere de teyid etmektedir ve M. Kemal’in İstanbul’da oyalanması hakkında:

13 Kasım 1918 tarihi ile 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gitmek amacıyla İstanbul’dan ayrıldığı 16 Mayıs 1919 tarihleri arasında çeşitli temaslar ve faaliyetlerde bulunmuştu. Onun bu temas ve faaliyetleri; “kurulacak hükümetlerde Harbiye Nazırı olarak görev almak, siyasî yönden iktidara gelme ümidi…”[5] diyerek konuyu özetlemektedir.

Nitekim M. Kemal’in 11-13 Ekim 1918’de Halep’ten Vahideddin’e çektiği “çok gizli” telgrafta:

“Derhal İngilizlerle ayrı barış yapmak üzere ***kendisinin de katılacağı yeni bir Bakanlar Kurulu*** oluşturulmasını önermesi”[6] de olayı yeterince aydınlatmaktadır.

Mondros Ateşkes Anlaşmasının imzalanması ve bu anlaşmanın uygulanması sonucu, halk, bir takım fiili çalışmalar içerisine girmiştir. Bu amaçla mahalli bir takım teşekküller kurulmuştur. Bunlara genel olarak “Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri” adı verilmektedir. Her cemiyet, kendi yöresini işgalden kurtarılmasını sağlamak, işgale karşı direnmekle görevliydi. M. Kemal, Samsun’a ayak basmadan önce emperyalist güçlere karşı Anadolu ve Rumeli halkı tarafından pek çok il ve ilçede teşkilatlanmalar ve işgale karşı koyma girişimleri başlamıştı.[7]

2 Aralık 1918’de Edirne’de kurulan “Trakya Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniye Cemiyeti”, 7 Ekim 1919’da Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile birleşmişti. 4 Aralık 1918’de Istanbul’da Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kurulmuş ve 10 Mart 1919’da bunun Erzurum şubesi de resmen açılmıştı. Bunlar gibi yararlı dernekler, henüz işgal hareketi başlamadan kurulmaya başlamıştır.[8]

Örneğin, “Kars Islam Şurası” 5 Kasım 1918’de faaliyete geçmiştir. 30 Kasım 1918 tarihinde ise Kars’ta toplanan kongrede “Kars Millî İslâm Şûrası Merkez-i Umumisi” adı altında 3 hükümet birleşmiştir. Başkanlığına Cihangirzade İbrahim Bey seçilmiştir.[9] 17-18 Ocak 1919’da Kars’ta “Cenub-u Garbi Kafkas Hükümeti Muvakkate-i Milliyesi” adıyla çalışmalarını sürdürmüştür.[10]

25 Mayıs 1919’da ise Oltu’da “Oltu Şura Hükümeti” kurulmuştur.[11] Istanbul’da 21 Aralık 1918’de “Kilikyalılar Cemiyeti” kurulmuş, bunun bir şubesi Adana’da açılmıştır.[12]

Oltu İslam Terakki Fırkasının Mekâsıd-ı Âliyesini Nâtık Programı

Milli Mücadele’nin M. Kemal Atatürk’ün Samsun’a hareketinden önce başladığına dair daha fazla malumat için Atatürk olmasaydı halk düşmana karşı savaşmayacaktı yalanı ve M. Kemal Atatürk tarafından aldatılan din adamlarının Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü başlıklı yazılarımıza bakabilirsiniz.

***

Istanbul’da 29 Kasım 1918’de Milli Kongre ve 4 Mayıs 1919’da Milli Ahrar çalışma hayatına girdi. Trabzon’da 12 Şubat 1919’da “Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti” kuruldu.[13] Trabzon Muhafaza-ı Hukuk-ı Milliye Cemiyeti, vilayetin siyasî olduğu kadar, sosyal ve ekonomik geleceğiyle de ilgilenmeyi kendine görev edindiğinden bu tür sorunların çözümüne yönelik bir rapor bile hazırladı.[14] Samsun’da 19 Şubat 1919’da “Karadeniz Türkleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”, Istanbul’da 27 Mayıs 1919’da “Türkiye Müdafaa-i Vatan Cemiyeti”, Diyarbakır’da da “Müdafaa-i Vatan Cemiyeti” kuruldu.[15]

Bu amaçlarla kurulan diğer başlıca cemiyetler ise şunlardır:

Müdâfaa-i Heyet-i Osmaniye, İzmir’de İzmir Müdâfaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti, Manisa’da İstihlas-ı Vatan Cemiyeti, Erzurum’da Vilayat-ı Şarkiye Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti, İzmir’de Redd-i İlhak Cemiyeti, Balıkesir’de Balıkesir Hareket-i Milliye, Alaşehir’de Alaşehir Kongresi, Denizli, Aydın Nazilli’de Heyet-i Milliyeler, İstanbul’da Rodos ve İstanköy Adalar Müdâfaa-i Hukuku-ı İslamiye Cemiyeti, Trabzon’da Trabzon Muhafaza-i Hukukı Milliye Cemiyeti, Sivas’ta Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, İstanbul’da Milli Kongre Cemiyeti.[16]

Toplumun kendi haklarını ve varlığını korumak için kurulan bu cemiyetler kısa bir süre sonra ülkede yerel iktidarların en önemli temsilcileri haline gelmiştir.

Kadınların da, vatanı kurtarmak için cemiyetler kurduklarını görmekteyiz. Bunların en önemlisinin Sivas’taki Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti olduğu bilinmektedir. Bu cemiyet, daha sonra Niğde, Konya, Kayseri, Amasya, Pınarhisar, Erzincan, Kastamonu, Yozgat, Burdur, Kangal’da da çalışmalara başlamıştır.

Hepsinde hareket ve çıkıs noktası aynı olup, vatanı isgalcilerden kurtarmak ve her türlü istilaya karşı koymaktır.

Bu derneklerden İstanbul’daki Millî Kongre ile Erzurum’daki Müdafaa-i Hukuk Derneklerinin Fransızca yayınlar yaptıklarını da bilmekteyiz. Millî Blok Fırkası ise, Amerika ile işbirliği yapmak gibi çalışmalarda bulunuyordu. Cemiyetlerle ilgili sayıları binleri geçen belgeler mevcuttur.[17]

Öte yandan henüz, İzmir işgal edilmeden (yani daha M. Kemal Atatürk Samsun’a çıkmadan), İzmir’in işgal edileceğinin duyulması üzerine 14 Mayıs’ı 15 Mayıs’a bağlayan gece, İzmir’in Redd-i İlhak Heyeti, İzmir’de bir miting tertiplemişti. Bu mitingde, işgale karşı direnme konusu işlenmişti. Dağıtılan beyannamede, Türkün, Wilson prensipleri adıyla hakkının zorla alındığı, Yunan işgalinin Türkler tarafından memnunlukla kabul edileceğinin söylendiği, Yunanlıların İzmir’de çoğunluk olduğunun iddia edildiği, bunların yalan olduğu açıklanmaktaydı.[18]

15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali üzerine Türk halkının işgalcilere tepkisi iyice artmıştı, yurdun her yerinde mitingler düzenlenmiş ve işgale karşı tepkiler olanca ağırlığı ile su yüzüne çıkmaya başlamıştı. M. Kemal, 19 Mayısta Samsun’a çıkmadan önce, Doğu Anadolu’da 17 Mayısta Hınıs’ta, 18 Mayısta Erzurum’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri İzmir’in işgalini protesto eden mitingler düzenledikleri gibi, batı Anadolu’da da 16-19 Mayıs ve daha sonraki tarihlerde Redd-i İlhak Cemiyetleri tarafından yapılan mitinglerle ve İzmir’in işgali protesto edilmişti.[19]

Bu arada Redd-i İlhak Dernekleri de, vatanı korumak için gerekli çalışmaları yapmaktaydı. Redd-i İlhak Heyet-i Milliyesi, Yunanlıların Aydın’ı almasından sonra, 23 Haziran 1919’da Söke, Denizli, Sarayköy belediyelerine çektiği telde, Yunanlıların buradan muhakkak çıkarılacağını ve “Yunanlıların bir Müslüman yurdu olan Aydın vilâyetinden ihracı için icap ederse senelerce uğraşmaya ahdetmeliyiz” diye niyetlerini açıklamaktaydı.[20]

M. Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele’ye nasıl katıldığını, Moskova ve Lozan antlaşmalarına delege olarak katılan, 14 ciltlik Türk Tarihi’ni yazan, ilk Milli Eğitim Bakanı ve aynı zamanda Sağlık Bakanlığı da yapmış olan Dr. Rıza Nur’dan öğrenelim:

“Bu milli kuvvetler Izmir cephesinde Yunanlılar, cenup (Güney) cephesinde Fransızlar ile çarpışıyorlar.

Her yerde vatan müdafaası için harıl harıl çeteler teşekkül ediyor. Mesela İzmir’de Demirci Efe, Sarı Efe, Çerkes Ethem… Bursa’da Gökbayrak, Giresun’da Topal Osman, Adapazarı ve Sakarya boylarında Yahya Kaptan çetesi, İbo…

Görülüyor ki, Milli Mücadele hareketi her tarafta millet tarafından düşünülmüş ve yapılmıştır. Bir kişinin değil, binlerce kişinin. Mustafa Kemal’in, İsmet’in bunda zerre kadar hissesi yoktur. Bu esnada Mustafa Kemal hâlâ meydanda değil. O Anadolu’ya kovuluncaya kadar başka işlerle meşgul olmuştur. Mustafa Kemal Anadolu’ya Milli Mücadele için gelmemiştir. Kovulmuştur. Bunu da kendisi Nutkunda söylüyor.

Amasya mıntakasına ordu müfettişi tayin ediliyor. Zabitlerce hali malum olduğundan Harbiye Nezareti (Savunma Bakanı) kabul etmiyor. Dahiliye Nazırı (Içişleri Bakanı) olan Mehmet Ali de muhalefet ediyor. Vahidettin ısrar ediyor; tayin ediyorlar. Işte bu suretle tard ve teb’it olarak M. Kemal Istanbul’dan çıkıp Amasya’ya varıyor. Bunu kendi de inkar edemiyor. (Nutuk, sayfa 7). Demek ki arzusuyla Milli Kıyama iştirak için gelmiş değildir. Mütarekeden (Mondros Ateşkes anlaşmasından) onun Samsun’a geldiği tarihe kadar çok zaman geçmiştir. Her tarafta Milli Kıyam çoktan vukua gelmişti. Demek milli kıyamda da âmil (etken) değildir. Şimdi bu adam bu şerefleri nasıl kendisine mal eder, bilmem? Hem de bu vukuatın âmil ve şahitleri binlerce olarak hayatta iken… Herkesi asmış, kesmiş, herkesin ağzına kilit vurmuş simdi alabildiğine yalan söyleyip övünüyor. Kimse itiraz edemiyor ki.. Hür bir memleket olsa çoktan paçavraya çevrilirdi. Milli Kıyam ve milleti kurtarmak uğrunda nice canlarını vermiş, nice kellesini koltuğuna alarak çalışmış adamlar var. Bunların bir hatırasını bile yadetmeyip, onların kanları pahasına aldıkları şerefleri bir adam kâmilen kendine alıyor, hem bir katre kanını bile zayi etmeden… Alçak dünya!.. Sende neler olur!..

M. Kemal’in Anadolu’ya geçmesinin sebebi hakkında ortada dönen şöyle bir rivayet de var: Ferit Paşa işgal kuvvetlerine karşı bir kuvvet elde etmek ihtiyacını hissetmiş. Bu rivayete göre de bu ihtiyacı hisseden Vahidettin’miş. Bu kuvvet Anadolu’da ordular ve halktan askerî bir kuvvet yapıp, bunu işgal kuvvetlerine ve padişaha muarız gösterip bunlara Istiklal talep ettirmek imiş. Bu projeyi fiile çıkarmak için M. Kemal’i münasip görmüşler. Padişah, M. Kemal’e para vermiş. Keza hükümet bütçesinden de ona birkaç bin lira vermişler ki, bunun ilmühaberinin fotoğrafisini Paris’de “Repuplique enchance” gazetesi neşretti (yayınladı). Padişah ve Ferid, M. Kemal’i çağırmışlar, işi söylemişler. Kendisini memur edip eline bir de ferman vermişler. Aynı zamanda bu işi yapacağına ve kendisine verilen emirleri dinleyeceğine, birgün emir verilince vazgeçeceğine dair namusu üzerine de yemin ettirmişler.

M. Kemal’in tayinini haber alan bütün vatanperverler telaş edip onun gönderilmesini mene çalışmışlardır. Bunlardan biri de Sadrazam Tevfik Paşa’dır. Hazine-i Hassa (padişah hazinesi) Müdürü Refik Bey ile padişaha: M. Kemal namussuzdur. Yollamasın, başka birini yollasın diye haber göndermiştir. Bunu bizzat Refik Bey söylüyor. Işte M. Kemal’in bu namusu ve millet hizmetler etmiş, ihtiyar aleyhindeki büyük buğz ve adaveti –ki nutkunda görülür- bundan ileri gelmektedir. Işte Milli Kıyamın başına geçecek olan M. Kemal’in buraya kadar olan tercüme-i hali budur.”[21]

Dr. Rıza Nur’un “Milli Mücadele hareketi her tarafta millet tarafından düşünülmüş ve yapılmıştır” şeklindeki sözlerini Prof. Dr. Halil Inalcık’ın da ifade ettiğini görmekteyiz:

“Işgallere karşı bütün yurtta, batıda Yunanlılara, güneyde Fransızlara, doğuda Ermenilere karşı kendiliğinden başlayan direniş hareketi, Türk tarihinde yeni bir dönemin başlangıcını göstermekteydi.”[22]

Dr. Rıza Nur’un belirttiği gibi, M. Kemal Atatürk, Nutuk’ta “Anadolu’ya gönderildiğini” itiraf etmektedir:

“Beni İstanbul’dan nefy ve ted’ib (yola getirme) maksadıyla Anadolu’ya gönderdiler.”[23]

Diğer taraftan Istiklal Harbinin önde gelen isimlerinden Rauf Orbay’ın hatıralarında da M. Kemal’in o dönem henüz Anadolu’ya geçme kararını vermediği yazılıdır.[24] Kazım Karabekir’in hatıralarında yazdıkları da bu bilgiyi teyid ediyor… Kazım Karabekir, M. Kemal ile aralarında geçen bir görüşmeyi şöyle anlatıyor:

Karabekir: “Paşam, İstanbul’da çok kalmayınız. Ve buradaki diğer komutanlar üzerinde de müessir (etkili) olarak bir an evvel Anadolu’yu kuvvetlendirelim. Birçok batmış milletler istiklâllerine kavuşurken asırlar doldurucu muazzam tarihi olan Türk milletini kurtaralım.”

M. Kemal: “Vaziyet size hak verdiriyor. İyi olayım gelmeye çalışırım.” dedi.[25]

“Gelmeye çalışırmış”, yani gönülsüz…

M. Kemal’in 14 Haziran 1919 tarihinde Samsun/ Havza’dan Sultan Vahidüddin’e yolladığı bir telgrafta da Milli Mücadele’ye kendi arzusuyla katılmadığı görülüyor:

“Huzurdayken İzmir’in işgali karşısında “pek mahzun olan” kalbinizin “bu nokta-i necâta ait ilhamatı”nı, (yani ülkenin sizin öncülüğünüzde millî mukaddes bir kudretle kurtulacağına dair verdiğiniz ilhamları) şu an gibi hatırlıyorum. Sizin “ilkâ”nızdan, (yani Şemseddin Sami’nin “Kamus-i Türkî “sine bakılırsa, “benim fikrimi çelmenizden”) aldığım imanın azmiyle görevime devam ediyorum.”[26]

[26] no’lu dipnotta bahsi geçen telgraf

***

“Benim fikrimi çelmenizden” diyor, daha ne desin? Kendisi Milli Mücadele’ye “ikna” edilmiş.

Peki M. Kemal Samsun’a gitmeye neden ikna edilmeye çalışılmıştı? M. Kemal’in Istanbul da kalmak istemesinin nedeni, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, sonradan ihanet ile suçladığı insanların kabinesine (hükümetine) girmek isteyişindendi.

Bu gerçeği, Kazım Karabekir de hatıralarında yazmıştır:

“..Yıldırım ordularının grubunun lağvı üzerine açıkta kalmış olan Mirliva (Tuğgeneral) M. Kemal Paşa Hazretleri’ni ziyaret ettim. Bu ziyaret sebeplerinden biri de müşarünileyh (anılan kişiyi, yani M. Kemal’i) İstanbul’da kalıp `Kabineye´ girmek hususundaki arzularından sarfınazar ettirmek (vazgeçirmek) gayesine matuftu..”[27]

Son olarak “Gazi’nin Hayatı” isimli eserin 79. sayfasına bakalım:

“M. Kemal Paşa, Anadolu’ya kendisini uzaklaştırmak isteyen hasımları tarafından gönderilmiştir.”[28]

Gördüğünüz gibi bu eserde de M. Kemal’in “gönderildiği” yazmaktadır. M. Kemal ve müdafileri “hasımları tarafından Istanbul’dan uzaklaştırıldığını” iddia ederler… Bu sadece onların “yorumu”dur. Oysa Milli Mücadele’ye gönderildiğini M. Kemal’in telgrafında açıkça görmek mümkündür.

***

Benzer yazılarımız için bakınız;

http://atomic-temporary-34931856.wpcomstaging.com/2012/05/11/m-kemal-ataturk-tarafindan-aldatilan-din-adamlarinin-kurtulus-savasindaki-rolu/

http://atomic-temporary-34931856.wpcomstaging.com/2012/06/01/ataturk-olmasaydi-halk-dusmana-karsi-savasmayacakti-yalani-izmirin-isgali/

***

Kadir Çandarlıoğlu, Belgelerle Gerçek Tarih, kitabı üctetsiz indirebilirsiniz: http://www.mediafire.com/?vgk9k8cozdpy7ez , sayfa 154 ve devamı.

.

**********

.

KAYNAKLAR:

[1] P. Du Veou, La Passion de la Cilicie 1919-1922, (Çev.: Reşat Gögen, Kilikya Faciaları adıyla basılmamış daktilo metni), Paris 1937, s.40-42. A. Hulki Saral Türk İstiklâl Harbi IV, Güney Cephesi, Gnkur. Basımevi, Ankara 1966. s. 55, 56.; A. Cevdet Çamurdan, Kurtuluş Savaşı’nda Doğu Kilikya Olayları, Adana 1969, s. 87-159.; Kadir Aslan’ın müracaatı üzerine, Hatay Valiliği ve Dörtyol Kaymakamlığı’na, ATAŞE (Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü) tarafından gönderilmiş olan 29 Ocak 1992 tarih ve 3214-4-92 Arşiv sayılı ve ATAŞE Tarih Uzmanı İlhamı Bebek tarafından hazırlanan, 27 Ocak 1992 tarihli rapor.; ayrıca; Kadir Aslan, Milli Mücadelede Dörtyol, Hatay 1991, s. 22-29.

[2] Damar Ankoğlu, Hatıralarım, İstanbul 1961, s. 126, 127.; A. Hulki Saral Türk İstiklâl Harbi IV, Güney Cephesi, Gnkur. Basımevi, Ankara 1966. s.56.; Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, 2. Baskı, Kültür ve Turizm Bak., Ankara 1983, s. 258.; ayrıca, “Millî Mücadele Döneminde ilk direnme hareketleri Dörtyol-Adana Bölgesi’nde başladı. 19 Aralık 1918’de, Ermeni milis kuvvetlerinin öncülüğünde ilerleyen Fransız İşgal Kuvvetleri’ne karşı, Dörtyol Bölgesi’nde Kuva-yı Milliye çarpışmaya başladı. Bu direnme hareketleri gelişerek, bütün güney bölgesine yayıldı”, bk. Ertuğrul Zekâi Ökte, Millî Mücadele Döneminde Millî Hareketler Ordu İşbirliği, (Konferans Metni), İstanbul 1981, s. 12.; Kadir Aslan, Milli Mücadelede Dörtyol, Hatay 1991, s. 40-105.; Ayr. bkz. Kemal Çelik, Millî Mücadele’de Adana ve Havalisi 1918-1922, (1st. Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 1993, s. 44, 45.

[3] Müfreze Kumandanı Kara Hasan’a, çevre halkı ve arkadaşları tarafından “Paşa” unvanı verilmiştir. Bugün, Dörtyol İlçesi’ndeki askerî kışla da “Kara Hasan Paşa” adını taşımaktadır.

[4] Kadir Mısıroğlu, Geçmişi ve Geleceğiyle Hilafet, İstanbul 1993, sayfa 157.

[5] Prof. Dr. Osman Akandere, “Millî Mücadele’nin Başlarında Mustafa Kemal Paşa’da Sine-i Millet Düşüncesi İle Askerlikten İstifası Öncesi ve Sonrası Kendisine Gösterilen Bağlılıklar” Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:11, Konya 2002, sayfa 247-309., 249.

[6] Atatürk’ün Bütün Eserleri, cilt 2, İstanbul 2003, Kaynak Yayınları, sayfa 232.

[7] Prof. Dr. Yücel Özkaya, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 10, Cilt 9, Kasım 1987.

[8] Prof. Dr. Yücel Özkaya, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 10, Cilt 9, Kasım 1987.

[9] Dr. Ahmet Ender Gökdemir, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 19, Cild 7, Kasım 1990.

[10] Dr. Ahmet Ender Gökdemir, Cenûb – i Garb – i Kafkas Hükûmeti, Ankara, 1998, sayfa 90.

[11] S. Esin Dayı, I.Oltu İslam Terakki Komitesi Kongresi, sayfa 65.

[12] Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, 1918-1938, Ankara 1983, sayfa 14.

Ayrıca bakınız: Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, 1, Öğretmen Dünyası Yayınları, Ankara 1982, sayfa 69.

[13] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler: 1859-1952, İstanbul 1952, sayfa 506-509; Mesut Çapa, Milli Mücadele Döneminde Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Trabzon 1998, sayfa 9-16; Cevat Dursunoğlu, Milli Mücadelede Erzurum, İstanbul 1998, sayfa 22,23; Mahmut Goloğlu, Atatürk ve Trabzon, Ankara 1981, sayfa 2-5.

[14] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA.), DH/İ-UM, E-51/74.

[15] Prof. Dr. Yücel Özkaya, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Kasım 1987, sayfa 139,140.

[16] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler: 1859-1952, İstanbul, Doğan Kardeş Yayınları, sayfa 478-527.

[17] Prof. Dr. Yücel Özkaya, Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 10, Cilt 4, Kasım 1987.

[18] Genelkurmay, Harp Tarihi, Ask. Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, İstiklâl Arşivi, Klasör, 399, Dosya. 27/7, Fihrist. 2; Tank Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasî Partiler, İst.1952, sayfa 493,494; Bilge Umar, İzmir’de Yunanlıların Son Günleri, İst. 1974, sayfa 85-105.

[19] Genelkurmay Harp Tarihi Dairesi, Askerî ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Atatürk Arşivi, Klasör. 15.

[20] Genelkurmay, Harp Tarihi, Ask. Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, İstiklâl Arşivi, Klasör. 402, Dosya. 6, Fihrist. 36.

[21] Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım (Paris 1929), Altındağ Yayınları, Istanbul 1967, cild 3, sayfa 560, 565, 566.

[22] Prof. Dr. Halil Inalcık, Atatürk ve Demokratik Türkiye, Kırmızı Yayınları, 3. Baskı, Istanbul 2009, sayfa 12.

[23] M. Kemal Atatürk, Nutuk, sayfa 7.

[24] Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni, İstanbul 1993, cild 1, sayfa 231.

[25] Kazım Karabekir Anlatıyor, Yayına Hazırlayan: Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, Ankara 1993 sayfa 33.

[26] Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, cild 1, Der. Nimet Arsan, Ankara 1963, sayfa 15-17.

Ayrıca bakınız; Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, cild 1, Devre 1, İçtima 1, İnikat 2, sayfa 10, 11. (Meclis tutanakları)

[27] Kazım Karabekir Anlatıyor, Yayına Hazırlayan: Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, Ankara 1993 sayfa 25, 26.

[28] Gazi’nin Hayatı, sayfa 79 (Kitap, M. Kemal Atatürk yaşarken hazırlanmıştır.)

.

**********

.

Kadir Çandarlıoğlu

.

**********

*

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.wordpress.com

*

*

Blog at WordPress.com.