M. Kemal Atatürk’ün şapkası ve Amerikalıların çuvalı

Published by

on

M. Kemal Atatürk’ün şapkası ve Amerikalıların çuvalı

*

Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız

FARK YOK… HA ATATÜRK’ÜN ŞAPKASI… HA AMERIKALILARIN ÇUVALI

***

M. Kemal Atatürk’ün müslüman milletin başına yahudi dininin sembolü olan şapkayı geçirmesi; Amerikalıların askerlerimizin başına çuval geçirmesinden daha büyük bir hakarettir.

Amerikalıların askerlerimizin başına çuval geçirmesiyle en azından düşmanımızı tanıdık, kim olduğunu gördük ve ona göre kendimizi ayarlayıp temkinli olabiliriz. Fakat yahudi dininin sembolü olan şapkayı; “bizden sanılan” bir adam giydirdiği için onun gerçek hüviyetini tanıyamayanlar var… Onun aslında dinimize ve bize düşman olduğunu, en azından müslüman ecdadımıza bu şapkayı zorla giydirmekle onları aşağıladığını göremeyenler var.

Çuval da şapka gibi aynı malzemeden üretiliyor, aralarında bu bakımdan hiç fark yok… Lakin manası ve sembolüdür aralarındaki fark.

Şapka, yahudi dininin sembolüdür ve dinimizce giyilmesi caiz değildir, tıpkı Hıristiyan dininin sembolü olan “haçın” takılmasının caiz olmaması gibi…

Yahudi dininin sembolü olan “şapka” ile Hıristiyan dininin sembolü “haçın” arasında fark yok.

Kurtuluş Şavası’nda “şapkalı gavurlar geliyor” diyerek düşmana karşı savaşan Müslüman milletin başına bu şapkayı zorla geçirmek, kuşkusuz şehitlerimize, gazilerimize ve ecdadımıza yapılmış büyük bir hakarettir.

Daha da vahimi, bunu yapan M. Kemal Atatürk’ün hoşgörülmesi ve hatta savunulmasıdır. Bunun savunulacak nesi var?

Üstelik, bizden de böyle bir adamı sevmemizi, ilkelerine bağlı kalmamızı ve onun gösterdiği yolda yürümemizi istiyorlar…

Hayır!

Reddediyoruz!..

Ey kemalistler, eğer şapkayı Ingilizler başımıza geçirmiş olsaydı tepki göstermeyecek miydiniz?

Veya Amerikalılar değil de, M. Kemal Atatürk askerlerimizin başına çuval geçirseydi hoşgörüp savunacak mıydınız?

***

Şapka’nın yahudi dininin sembolü olduğunu gösteren konumuza bağlanmak için tıklayın:

http://atomic-temporary-34931856.wpcomstaging.com/2012/04/28/neden-musluman-milletin-basina-sapka-gecirmek-istediler/

 

**********

 

Kadir Çandarlıoğlu

 

**********

 

“Belgelerle Gerçek Tarih” isimli 792 sayfalık çalışmamızı ücretsiz indirebilirsiniz:

http://www.mediafire.com/?vgk9k8cozdpy7ez

*

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.wordpress.com

*

*

4 responses to “M. Kemal Atatürk’ün şapkası ve Amerikalıların çuvalı”

  1. MAHMUT Avatar

    KADİR MİSİN NESİN SEN KİMSİN MUSTAFA KEMALİ ELEŞTİRMEK KİM SEN KİMSİN TAYYOPUN KILI DEFOL BU ÜLKEDEN SAVAŞ KAÇAKLARININ ÇOCUKLARI BEYNİN KURTLANMIŞ

  2. EBUBEKİR ŞAMANOĞLU Avatar
    EBUBEKİR ŞAMANOĞLU

    GAVUR PİÇİ ELEŞTİRSE BİR ….DEMEZDİN DEMİ

  3. Han Avatar
    Han

    Aklıma takılan bir konu vardır ki İslam dini nasıl bir dindir ki! insan başına şapka taktığında uçup gidiveriyor da kıçınıza yahudinin Levis pantolonunu giydiğinizde, ayağınıza yahudi Nike’si giydiğinizde, kafanıza beyzbolcu , rapci şapkası taktığınızda, çamaşırlarınız yahudi ariel, omo, alosuyla yıkanırken, yahudi jacobs, starbuck, nescafesinden bir yudum alip yahudi Marlborosundan derin bir nefes çektiğinizde İslam dininiz uçup gitmiyor ? gerçekten çok merak ettim eğer dininiz bir şapka taktığınızda zarar görüyorsa sorunu şapkada değil imanınızda arayın ayrıca şapka kanununu da bir kez okuyup sonra üzerinde bir düşünün…

    ŞAPKA İKTİSASI HAKKINDA KANUN
    Kanun Numarası : 671
    Kabul Tarihi : 25/11/1925
    Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 28/11/1925 Sayı : 230
    Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 7 Sayfa : 108
    Madde 1 – Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve
    bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek
    mecburiyetindedir.Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet
    meneder.
    Madde 2 – İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meriyülicradır.
    Madde 3 – İşbu kanun Büyük Millet Meclisi ve İcra Vekilleri Heyeti taraflarından icra olunur

    şimdi birinci maddede diyor ki TBMM çalışanları ve tüm kamu çalışanları şapka giymek zorundadır. Bunun dışında halk şapka giymek mecburiyetinde değildir, Ancak herhangi bir başlık kullanacaksa şapka takacaktır.
    sonra çıkıp bi tarafınızdan yok şapka giymeyenler asıldı, yok 500 bin hoca alim asıldı diye inandığınızı iddia ettiğiniz İslam dinimizin büyük günahlardan saydığı YALAN’ı konuşmaktan beri durmayacaksınız sahi siz gerçekten dindar mısınız yoksa dinci misiniz ?

    1. belgelerlegercektarih Avatar

      Yorumun icin tesekkür ederim Han.

      Sapka bir semboldür, simgedir, alameti farikadir tipki devletlerin bayraklari gibidir. Eger siz Türk bayragi yerine elinize amerikan bayragi alip sallarsaniz size Türk degil, Amerikali derler. Türklügünüz ucup gider. Iste bu da böyledir. Bu sebeple sapkayi levis pantolonu veya nike ayakkabisiyla kiyaslayamazsiniz.

      Gelelim kanun metnine…

      Metni sadeleştirip tahlil edelim: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile genel ve yerel idare ve bütün kurumlara mensup memur ve müstahdemler şapka giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da genel başlığı şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet engeller.”

      Burada başlıca iki kesim var: Memurlar ve halk.

      Memurlar şapka giymek mecburiyetindeler, yani bir gün dahi kesinlikle şapkasız dolaşamazlar.

      Halka ise bir gün şapka giymemesinden dolayı ceza verilemez. Ancak şapkasız dolaşmayı alışkanlık haline getirenlere, yani defalarca şapka giymemiş olduğu tespit edilenlere karşı hükümet harekete geçer.

      Ikisi arasındaki farkın sebebi “şapkanın temini”ndeki güçlükler olsa gerek. Zira şapka fiyatları yüksektir. O kadar yüksekti ki, Hükümet, şapka almakta zorluk çeken memurlara “şapka avansı” adıyla “bir yıl vadeli” olmak ve ilerde maaşlarından “taksit taksit” kesilmek üzere borç vermeyi kabul etmişti.[1]

      Şapka için “1 yıl vadeli avans”tan söz ediyoruz. Halkın bu fahiş fiyatlı şapkaları anında temin etme imkanı yoktu. O halde temin edebildikleri güne kadar, yani “alışkanlık haline getirmemek” şartıyla şapka giymemekte mazurdurlar.

      Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kemalistlere göre halk şapka giymek mecburiyetinde değildi, başı açık da gezebilirdi.

      Memurların şapka giyme mecburiyetini bir yana bıraktığımız takdirde dahi, bu kanunun insan haklarıyla bağdaşır bir yanı yoktur. Zira şapkadan başka başlık giymeyi yasaklamak her şeyden evvel insan haklarına aykırıdır. Insanların neyi giyip giymeyeceklerine kanunlar değil; kendileri karar verirler. Ayrıca kanunda “Türkiye halkının da genel başlığı şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet meneder” denilmektedir. Yani şapka giymemek “alışkanlık haline getirilirse” bu kanunen suçtur. Kemalistlerin iddialarının aksine, bize göre burada “başı açık gezme” izni sözkonusu değildir.

      Bilindiği gibi başlık, kıyafetin tamamlayıcı ve vazgeçilmez bir unsurudur, en azından o devirde öyleydi. M. Kemal’in 26 Ağustos 1925 gecesi Inebolu Türk Ocağı’nda yaptığı konuşmada da bunu görmekteyiz… Şöyle hitap etmişti halka:

      “Bizim kıyafetimiz medeni ve milletlerarası mıdır? (Hayır, hayır sesleri)
      “Size katılıyorum. Tabirimi mazur görünüz, altı kaval üstü şişhane diye ifade olunabilecek bir kıyafet ne millidir ve ne milletlerarasıdır.”
      “O halde kıyafetsiz bir millet hiç olur mu? Arkadaşlar, böyle nitelendirilmeye razı mısınız? (Hayır, hayır, asla sesleri)
      Çok kıymetli bir cevheri çamurla sıvayarak aleme göstermekte mana var mıdır? ve “bu çamurun içinde cevher gizlidir fakat anlayamıyorsunuz?” demek isabetli midir? Cevheri gösterebilmek için çamuru atmak gerekli ve doğaldır. Cevherin korunması için bir kutu lazımsa, onu altından veya platinden yapmak gerekmez mi? Bu kadar açık gerçek karşısında tereddüt caiz midir? Bizi tereddüde sevk edenler varsa, onların ahmaklığına alıklığına hükmetmekte hala tereddüt mü edeceğiz? Arkadaşlar, Turan kıyafetini araştırıp canlandırmaya gerek yoktur. Medeni milletlerarası kıyafet, milletimiz için layık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya potin, üstünde pantolon, yelek, gömlek, kravat, ceket ve doğal olarak bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta “siperi şemsli serpuş”, bunu açık söylemek isterim, bu başlığın ismine “şapka” denir.”[2]

      Gördüğünüz gibi, M. Kemal başlığın kıyafetin bir unsuru olduğunu kabul etmektedir. Yani halkımız başlıksız dışarı çıkmıyordu çünkü kıyafetin bir unsuruydu. Zaten müslüman toplumda başlıksız dolaşmak “ayıp” telakki edilirdi. Dolayısıyla kemalistlerin altını çizdiği “başı açık dışarı çıkma” izni olmuş olsa dahi bu bir anlam ifade etmiyordu.

      M. Kemal şöyle de demişti:

      “Uygar ve milletlerarası kıyafet, bizim için, çok cevherli milletimiz için lâyık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve tabiatıyla bunları tamamlamak üzere başta siper-i şemsli serpuş. Bu serpuşun adına şapka denir. Redingot gibi, bonjur gibi, smokin gibi, frak gibi, işte şapkamız! Isterseniz bildireyim ki, bu kadar yüksek ve önemli bir sonuca varmak için, gerekirse bazı kurbanlar da verelim!”[3]

      Neymiş… M. Kemal şapka için “kurbanlar verelim” demiş… Şayet bu kanun sadece memurlara şapka giyme mecburiyeti getirmiş olsaydı, “kurbanlar” vermek mevzubahis olmazdı. Çünkü şapka giymeyen memurun “kurban” edilmesi gerekmez, işine son verilir ve mesele kapanırdı.

      Burada açıkça görülüyor ki, şapka sadece memurlara getirilmiş bir mecburiyet değildi. Halk da şapka giymekle mükellef tutulmuştu. Aksi halde M. Kemal’in “bazı kurbanlar vermek”ten sözetmesinin hiçbir manası olmazdı. “Evet bu sözlerin hiçbir manası yoktu” şeklindeki bir itiraz ise, “M. Kemal boş konuştu” demekten farksızdır.

      **********

      KAYNAKLAR:

      [1] Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Diyanet Işleri Başkanlığı Katoloğu, 030.18.1.1.15.61.2.

      [2] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cild 2, 5. Baskı, Türk Inkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara 1997, sayfa 220, 221.

      [3] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cild 2, 5. Baskı, Türk Inkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara 1997, sayfa 221, 222.

      Ayrıca Bakınız;

      K. Z. Gençosman, Atatürk Ansiklopedisi, Istanbul 1981, X, 67.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.