Neden Gavur Izmir? (Kaynağımız bir kemalist)

Published by

on

Neden Gavur Izmir? (Kaynağımız bir kemalist)

*

Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız

Avusturya-Macaristan Imparatorluğu Izmir Başkonsolosu Dr. Karl von Scherzer, nisan 1873 tarihinde Viyana’ya gönderdiği “gizli” mahreçli raporunda, “Türkler, Izmir vilayetinin ticarî yaşamında gözükmemektedirler” diye yazıyordu:

Izmir’in 155 000 nüfusu vardır. Bu sayının 75 000’i Rum, 45 000’i Türk, 15 000’i Yahudi, 10 000’i Katolik, 6 000’i Ermeni ve 4 000’i yabancıdır. Tüm bu adı geçen milletler, dil, din, meslek ve görenek bakımından birbirinden çok farklıdır.

 

**********

 

KAYNAK:

Soner Yalçın, Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, Doğan Kitap, 31. Baskı, 2004, sayfa 12.

***

NOT: Yani, 1873 yılında 155 000 nüfustan yalnızca 45 000’i Türk. Bu 45 000 Türk’ten de ne kadarının rumlardan, yahudilerden, katoliklerden ve diğer yabancılardan etkilenmediği ise başka bir konu.

Neden özellikle Izmirlilerin “Yaşasın Laiklik, Kahrolsun Şeriat” sloganı attıklarını şimdi daha iyi anlıyoruz.

Şeriat’ı / Kuran’ı bilen ve savunan Izmirli müslüman kardeşlerimizi tenzih ederiz.

 

**********

 

`K. Çandarlıoğlu´

 

**********

 

“Belgelerle Gerçek Tarih” isimli 792 sayfalık çalışmamızı ücretsiz indirebilirsiniz:

http://www.mediafire.com/?vgk9k8cozdpy7ez

*

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.wordpress.com

*

*

4 responses to “Neden Gavur Izmir? (Kaynağımız bir kemalist)”

  1. Osmanlı Torunuyuz! Avatar
    Osmanlı Torunuyuz!

    “31 Ağustos 2007
    Türkiye’de 1,5 Milyon Gizli Yahudi Olduğu Söyleniyor
    TARİH Kurumu Başkanı Profesör Yusuf Halacoğlu nun son beyanları bazılarını çok şaşırttı, bazılarını da çok kızdırdı. Aslında onun şimdi söylediklerini bendeniz yıllardan beri kısa kısa, özlü (ve bazısını üstü kapalı) yazıyordum.
    Anadolumuz ırk çeşitliliği bakımından aşure kazanı gibidir. Enkazından irili ufaklı 40 devlet çıkan bir imparatorluğun geri kalan kısmında 50 (bazıları bu rakamı 78 e kadar çıkartıyor) ırk çeşitliliği olması normal değil midir?
    Ülkemizde milyonlarca Gürcü bulunduğunu inkâr etmek için deli olmak gerekir… Yine Türkiye de   hayli Çerkes vardır… Boşnaklar, Arnavutlar, Çeçenler, İnguşlar, çeşit çeşit Tatarlar, Araplar, Yezidîler, Nuseyriler, Süryanîler, Karaçaylar, Balkarlar, Nogaylar, Abhazlar… Ülkemizde Moğollar da vardır… Hangi birini savayım?.,
    Bu saydıklarım biliniyor da, bazı gruplar bilinmiyor. Mesela bunlardan biri Kripto (yani) gizli Yahudilerdir. Bunlar başlıca şu iki ana gruba ayrılır:
    Sabataycılar: Yıllarca önce Aksiyon dergisinde yayınlanan bir röportaja göre Türkiye de bir buçuk milyon Sabataycı bulunmaktadır.
    Çoğu Polonya da, Ukrayna da, Rusya da yapılan pogromlardan kaçıp Türkiye ye sığınan, burada Bektaşî veya Alevî postuna bürünen Kripto Yahudiler.
    Doğu Anadolu da yaşamış olan Ermenilerin bir kısmı Yahudi asıllıdır. Ermeni kralı Tigran Ortadoğu ya, Filistin e sefer etmiş, oradan hayli Yahudi yi esir olarak   kendi ülkesine getirmiştir. Bunlar esaretten kurtulmak için Ermeni olmuşlardır.
    Kürtler içinde de Yahudi vardır.
    Mesela şu anda Şanlıurfa da yirmi kadar aile vardır ki, dıştan Müslüman görünmekte, içlerinde ve evlerinde ise ellerinden geldiği kadar Yahudiliği yaşamaya çalışmaktadır. Fransızca bir sitede bunların Cuma namazı kıldıkları, yazın çocuklarını Kur an kursuna gönderdikleri yazılıydı. Gizliliğe o kadar dikkat ediyorlarmış ki, kendileriyle görüşmek ve araştırma yapmak için Türkiye dışından gelen bir ekiple konuşmayı reddetmişler.
    Dünyada ne kadar ırk, kavim, grup varsa, onlardan birinin ve bazısının Müslüman olmasını gayet tabiî karşılar ve hiçbir ayırımcılık yapmayız.
    Ancak bunun temel bir şartı vardır: O da, samimî ve ihlaslı bir şekilde Müslüman olması… Din bakımından iki kimlikli olursa, yani dıştan Müslüman görünüyor, içinde ise başka din taşıyorsa o zaman iş değişir.
    Bir Yahudi ihtida etmiş, din olarak İslâm ı seçmiş… Bundan ancak sevinç duyarız. Lakin onun Müslüman olması yalancıktan ise, bundan elbette kuşku duyarız, araştırmak isteriz.
    Sabataycıların iki dinli, iki kimlikli olduklarını bütün ilim alemi biliyor. Onlar gerçekten Müslüman olsalardı birtakım gazetecileri, yazarları, düşünürleri İslâm a ve Müslümanlara bu kadar düşmanlık eder, insafsızca saldırır mıydı?
    Irkçılık başka şeydir, bir ülkedeki veya dünyadaki etnik kökenleri ilmî şekilde araştırmak başka şey… Irkçılık bir ideolojidir. Irk araştırmaları ise ilimdir.
    Ülkemizdeki Ermeni kökenlilere gelince: Ermeni Patrik i Mesrob Mutafyan bundan birkaç yıl önce Paris te yayınlanan La Croix gazetesinin kendisiyle yaptığı bir röportajda Türkiye de şu anda bir milyonun üzerinde Ermeni kökenli Türk ve Müslüman bulunduğunu açıkça beyan etmişti. Her yıl bunların 100 e yakın bir miktarı tekrar Ermeni dinine geçiyormuş. Bir miktarı da Fransa ya gidiyor, orada gizlice din değiştiriyormuş.
    Yıllardan beri duyarız; PKK terör savaşçıları içinde kendilerini Kürt gibi gösteren Ermeniler varmış.
    Dedeleri ve nineleri, 1915 yıllarının savaş ateşi, tozu dumanı, hengamesi içinde Müslüman oldular. Aradan 90 yıl geçti. Bunların torunlarının bir kısmı elbette ki artık samimi Müslümandır. Lakin dış mihraklar, Ermenilikten Müslümanlığa geçmiş kimselerin torunlarını araştırıyor ve onları tekrar Ermeni ve Hıristiyan yapmaya çalışıyor. “Efendim, böyle bir şey insan haklarına aykırı değildir…” diyecekler çıkabilir. Biz, insan haklarına aykırıdır demiyoruz. Kendi açımızdan bazı hususları öğrenmek istiyoruz. Bu ikinci şey de insan haklarına aykırı değildir, ırkçılık değildir.
    Bir Hıristiyan, Müslüman olunca Hazret-i İsa ile bağlarını kopartmış olmaz. İncil ile de alakasını kesmez. Çünkü İslâm BÜTÜN Peygamberleri, BÜTÜN kutsal kitapları kabul eder.
    Türkiye de yakın tarihte birtakım DERİN, GİZLİ, AMANSIZ güçler halkı birbirine düşman kamplara, kutuplara ayırmak için şeytanî, makyavelist ayırımlar yapmıştır. Türklerle Kürtleri, Sünnîlerle Alevîleri, dindarlarla çağdaşları karşı karşıya getirmek ve çarpıştırmak için çalışmışlardır.
    Bu ayırımcılık, bu ırkçılık Türkiye nin menfaatlerine uygun değildir. Çeşitlilik elbette olacak ama düşmanlık yapılmayacak, kamplaşılmayacak, fitne ve fesat çıkartılmayacaktır.
    Prof. Yusuf Halacoğlu na verip veriştiren, onu ırkçılıkla suçlayan kimseler, bu köken tartışmalarının günün birinde Sabataycılar ve Kripto Yahudiler meselesine kadar uzanacağından endişe ediyorlar her halde…
    Evet Türkiye de, Müslüman ve Türk gibi görünen 1,5 milyon Yahudi olduğu iddia ediliyor…
    İKİ haberin de başlıklarını ve baştan birkaç satırını okudum, hangi şehirlerde veya bölgelerde cereyan ettiğini bilmiyorum. Haberlerin metnini niçin okumadım? Çünkü yüreğim dayanmazdı.
    Bir yerde ayının biri serinlemek için suya girmiş. Birkaç canavar insan (içlerinde çocuk da varmış) zavallı hayvanı başına taş atarak, ucu çivili sopalarla vurarak feci şekilde öldürmüşler. Çocukluğumda çok duyduğum bir laf vardır; “Su içene yılan bile dokunmaz…” Şimdiki bazı insanlarda merhamet kalmadı. Evet, insanlar serinlemek için suya giren ayıyı feci şekilde, merhametsiz şekilde taşla, sopayla işkenceyle öldürmüşler. Yazıklar olsun!
    Ayı vahşi bir hayvandır, insana saldırabilir… Lakin durup dururken, su içerken veya serinlerken bir ayıyı feci bir şekilde öldürmek insana yakışmaz, insanlığa yakışmaz.
    Şundan korkuyorum: Bu şekilde öldürülen ayının ahı tutacak ve memleketin başına bir felaket gelecek… İyi insanlar Allah a yalvarsınlar, af dilesinler, sadaka versinler.
    İkinci vak a bir şehirde geçiyor. Yol kenarında kapalı bir mukavva kutu görülüyor. Aman bomba olmasın. Polise haber veriliyor. İnfilaka karşı özel kıyafet giymiş bir eleman ihtiyatla yaklaşıyor, kutunun yanına bir fünye koyuyor, çekiliyor ve ateşleniyor… Etrafa kanlar saçılıyor. Meğerse kutuda zavallı bir anne kedi ve yavruları varmış. Hainin biri onları oraya atmış…
    Kedi ve yavruları öldü. Hem de feci şekilde. Onların bir Maliki ve Sahibi var. Kedileri O yaratmış, O rızıklandırıyor. O zavallı annenin ve yavrularının feci şekilde parçalanmasına razı olur mu?
    Ne bilelim biz?.. Be adamlar dikkat etsenize…
    “Merhamet etmeyene merhamet edilmez…” Resûl-i Kibriya ve Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle buyuruyor. İnsanın aklının ve vicdanının kabul edeceği çok hikmetli bir uyarı.
    Okullarda çocuklara, yeni nesillere insan sevgisi, hayvan sevgisi, ağaç ve yeşillik sevgisi, tabiat sevgisi aşılanmalıdır. Merhametsizlikten, gaddarlıktan, sadistlikten uzak durmaları  öğretilmelidir.
    Patlamaya müheyya (hazır) bir yanardağın üzerindeyiz.
    Halkımızın bir kısmı elhamdülillah çok merhametlidir. Lakin toplum içinde canavarlar da var. İyiler, merhametliler, vicdanlılar kötüleri, acımasızları, gaddarları önlemezse,  nehy-i münker yapmazsa bütün toplumun üzerine azab ve felaket gelebilir.
    Geçen hafta Samsun da olanları duydunuz. Sağanak halinde yağan bir yağmur birkaç saat içinde şehri alt üst etti.
    Rant hırsıyla, yanan yerleri yapılaşmaya açmak ihtirasıyla mafyalar ormanlarımızı yaktı. Ormanlarımızın kasıtlı şekilde yakılması felaket getirir, azab getirir, musibet ve bela getirir.“(alıntı)

  2. Vatan! Avatar
    Vatan!

    Solcuların çoğu yahudi ve gavurdur,çok az kısmı enayi,müslümanlıktan uzak cahil müslümandırlar.
    Erdoğan’ın,AKP’nin siyaseti çok zor,oraya bile masonlar musallat olmuşlar.Osmanlı’nın yıkılışını,niye Allah’ın lütfu olarak başımıza gelebilen sağcı cumhurbaşkanlarımızın tek tek darbelere ve entrikalara kurban gittiklerini,Erdoğan’a “diktatör” deyip Hitler benzetmesi yaptıklarını(her ne kadar Hitler ve Holokost da siyonistlerin İsrail’i kurmak için bir oyunu olsa da,sadece siyonizm karşıtlığı kısmından baktığımızda) şimdi daha iyi anlıyorum.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.