Ankara’nın niyetini 1921 yılında anlayan Kemahlı Alim

Published by

on

Ankara’nın niyetini 1921 yılında anlayan Kemahlı Alim Mevlevi Ibrahim Hakkı Efendi

*

Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız

Evvela Kurtuluş savaşının bu değerli sarıklı mücahidini tanıyalım…

[Burada özet geçiyoruz… Daha fazla bilgi için; Dr. Faruk Tuncer’in “Yeni Ümit” dergisinde (Sayı:35 Yıl:9, Ocak-Şubat-Mart 1997) yayınlanan “Büyük Mevlevi Şeyhi Kemahlı Hacı İbrahim Hakkı Efendi” isimli makalesine bakabilirsiniz.]

***

Doğumu…

Daha çok Hacı İbrahim Efendi adı ile maruf olan Kemahlı İbrahim Hakkı Hazretleri, Hicri 1266 (1850) tarihinde Erzincan Kemah ilçesi eski adı Müşerkek olan Parmakkaya köyünde dünyaya gelir. Babası, Hasan bin İbrahim bin Süleyman bin Abdülgâni el-Arabî’dir. Annesi ise Fatma Kamer Hatun’dur.[1]

***

Sultan II. Abdülhamid Han’nin davetiyle Saray vaizi olarak İstanbul’da

Mevlevîliğin usul, âdâb ve erkânını kısa sürede öğrenip sülûkünü tamamlayan ve daha sonra da Mevlevîliğin gerçek anlamda son posînişînlerinden[2] olan Kemahlı İbrahim Hakkı Efendi’nin hem şeriat ilimlerindeki temayüzü, hem de yaşadığı hayatı sünnetle ziynetlendirip amel noktasında ihlâsı göstermeye çalışması kısa zamanda semeresini vermiş ve Halife II. Abdülhamid Han tarafından keşfini sağlamıştı.

Sultan Abdülhamid Han 1891 yılında İbrahim Hakkı Hazretlerini alelacele Konya’dan İstanbul’a çağırmış ve saraya davet etmişti.[3] Bu âni davet karşısında kendisini bir anda İstanbul’da bulmuştu. 1891 yılında İstanbul’a gelen Mevlevî İbrahim Hakkı Hazretleri, Sultan’ın bir hediyesi olarak hemen “Saray Vaizliği” görevine getirilmiştir.

Saray vaizi olan İbrahim Hakkı Efendi, 1909 yılında çok sevdiği Abdülhamid Han tahttan indirilince fevkalâde üzülmüş ve köyüne geri dönmüştü. Onun pervasız vaazları, sağlam ve ihlâslı ameli ve ayrıca etkili konuşmaları 1909-1918 yılları arasında 35. Osmanlı Sultanı Padişah Sultan Reşad’ın dikkatini çekmekte gecikmez.[4]

Şemsü’l-İrşad adlı eserinden anlıyoruz ki, özellikle İstanbul’a geldiği dönemlerde Beşiktaş’taki Sinan Paşa Camii’nde Mesnevî dersleri takrir ediyordu. Buradaki derslerden birinde, üslubu ve anlatım tarzı padişahı çok etkilemiş olacak ki Sultan Reşad kendisini ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağı haberini gönderir.[5] Burada bulunduğu süre içinde Beşiktaş’ta bulunan Barbaros Hayrettin Paşa’nın türbesinde ikâmet ettiğini yine kendi kaleme aldığı “Rûhu’l-İslâm” adlı makalesinden öğreniyoruz.[6] Özellikle bu dönemde “Türbedâr-ı Barbaros Hayrettin Paşa” unvanını kullandığını yine yazdığı eserlerden öğreniyoruz. Padişahın daveti üzerine artık burada kalmaktan vazgeçip sarayda sultanın yakınında kalmaya başlamış ve onun pek çok nimet ve ihsanına nail olmuştur.

Erzincan’da seneler öncesi harab olmuş bir dergâhı tamir ettirip, onun hemen bitişiğinde 7 odalı bir Darü’l-Mevlevî medresesi inşa ettirerek tedrise başlamıştır.[7] Buradaki ilmî faaliyetlerini yürütürken pek çok talebe yetiştirmiş ve kısa sürede ilim ve tasavvuf çevrelerinin saygı duyduğu önemli bir şahsiyet haline gelmiştir.

******************************
******************************
******************************

Şimdi gelelim konu başlığında belirttiğimiz meseleye…

Millî Mücadele yılları

Ibrahim Hakkı Hazretleri, Millî Mücadele’de özelikle de Erzurum ve Erzincan bölgelerinde sarıklı mücahitlerin başında büyük hizmetler vermişti. Çünkü onun için en önemli şey, Islâm’ın muhafazası ve bu uğurda bütün Islâm düşmanlarını bu cennet vatandan kovmaktı. Hizmetle dolu Millî Mücadele yıllarından hemen sonra yavaş yavaş Millî Mücadele ruhuna aykırı davranışlar kendisini hissettirmeye başlayınca Erzurumlu Kadı Raif Efendi ile birlikte Ankara’yı yakından takib etmeye başlamışlardı.

Ibrahim Hakkı daha 1921 yılının Temmuz ayında iken Ankara’nın makam-ı hilâfeti ilga edeceğini, medreseleri kapatıp, her türlü din eğitimine zincir vuracağını etrafındakilere haber verdiğinde kimseyi inandıramamıştı.[8]

Fakat Ibrahim Hakkı Efendi’nin Erzincan ulemasına 1921 senesinde söylediği Ankara hakkındaki kanaatleri daha sonra ayniyle çıkmıştı. Gerçekten 1924 yılında hem hilafet kaldırılmış ve hem de onun gözü gibi sevdiği ve bir daha açılmamak kaydıyla kapısına kilit vurulan medreseler kapatılmıştı. Hilâfetin kaldırılması özellikle onu derinden yaralamıştı. Çünkü ona göre hilâfet müessesesi çok önemliydi. Islâm dünyasını değişen dünyada ayakta tutacak yegâne kurum ona göre hilâfet-i Islâmiyeydi.[9]

***

Istiklal Mahkemesi ve idam kararı

Şark Istiklal Mahkemeleri, 1924 yılı sonlarına doğru hakkında gıyabî olarak idam karan verir. Ancak o bu kararın verildiği sıralarda yani 14 Ekim 1924 (15 Rebiü’l-evvel 1343) tarihinde Pazartesi günü hayata gözlerini kapar.

Vefat haberi Istiklal Mahkemesine intikal ettirilir, mahkemenin gönderdiği bir heyet, durumu yerinde tespit eder ve bir rapor halinde Ankara’ya bildirir. Kabri elan Erzincan Terzi Baba Kabristanındadır.

Rivayetlere göre mahkemenin gönderdiği heyet, Kemahlı Ibrahim Hakkı Efendi’yi, mezarından çıkarıp idam sehpasına çekmek suretiyle hükmü infaz etmiştir.

Merhumun vefatından sonra ailesine taziyeye gelen yakın bir dostu şöyle demiştir:

“Dünya ağlasa revadır bu zât-ı pâke,
Hiç yakışır mı bu zât gömülsün hâke”

***

Kemahlı Ibrahim Hakkı Efendi’yi hayrla analım…

ESERLERI:

En önemli eseri şüphesiz “Şemsü’l-Irşad li Sultan Reşad” namındaki padişaha ithafen yazılan ve Hilafet-i Islamiye’nin önemi üzerinde duran kitabıdır.

Bunun yanı sıra matbu olan (basılan) eserleri sırasıyla Divan, Miftahü’l-Mearif, Rûhu’l-Islâm ve Pend Pesendide der Fezaili Rûze’dir.

Basılmamış eserleri de vardır. Bunlar: Tâcü’t-Tefâhur, Necâtü’l-Islâm, Tuhfetu’r-Reşâd fi Hakki’l-Cihâd, Mir’âtü’l-Mevâiz, Seniyyü’s-Sünûh fi Izâhir-Ruh, Kûtu’l- Kubûr, Tâcü’l-Islâm fi Beyâni’l-Küfri ve’l-Imân, Tâcü’l- Mücahidin mine’l-Ehadisi’l-Erbain (Kırk hadis derlemesi), Mürşidü’z-Züvvâr li Ravzati Nebiyyü’l-Muhtâr.

**********

 

KAYNAKLAR:

[1] Bu köyde bu ailenin namı “Fedimeliler” olarak halen devam etmektedir ve sözkonusu lakab Ibrahim Hakkı Efendi’nin annesi olan bu mübarek kadına izafeten konulmuştur. Anadolu’da Fatma’ya çoğu yerde Fadime ya da Fedime denilir. Bakınız; Zaman Gazetesi 16 Ağustos 1995.

[2] Tahir Erdoğan Şahin, Erzincan Tarihi, cild 2, sayfa 275.

[3] Kemahlı Ibrahim Hakkı Efendi’nin kendi eseri, Şemsü’l-Irşad, sayfa 5.

[4] Kemahlı Ibrahim Hakkı Efendi’nin kendi eseri, Şemsü’l-Irşad, sayfa 5.

[5] Kemahlı Ibrahim Hakkı Efendi’nin kendi eseri, Şemsü’l-Irşad, sayfa 6.

[6] Kemahlı Ibrahim Hakkı Efendi’nin kendi eseri, Ruhu’l-Islâm, Sırat-ı Müstakim, 5. cild, sayı; 126, 1326, sayfa 366, Mekatip isimli sütunda.

[7] Tahir Erdoğan Şahin, Erzincan Tarihi, cild 2, sayfa 275.

[8] Ismail Kara, Islamcıların Siyasî Görüşleri, Istanbul, 1994, Iz yay., sayfa 172.

[9] Ismail Kara, Islamcıların Siyasî Görüşleri, Istanbul, 1994, Iz yay., sayfa 172.

 

**********

 

`K. Çandarlıoğlu´

 

**********

 

“Belgelerle Gerçek Tarih” isimli 792 sayfalık çalışmamızı ücretsiz indirebilirsiniz:

http://www.mediafire.com/?vgk9k8cozdpy7ez

*

Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:

http://www.belgelerlegercektarih.wordpress.com

*

*

4 responses to “Ankara’nın niyetini 1921 yılında anlayan Kemahlı Alim”

  1. yılmaz Avatar
    yılmaz

    size bir şey sorucam bu olayla ilgili bu olayın doğru olmadığına dair söylentiler var bunun için ne diyorsunuz?

    1. belgelerlegercektarih Avatar

      Hangi olayin?

  2. yılmaz Avatar
    yılmaz

    böyle bir olayın gerçekleşmediğine dair söylentiler mevcutta onu diyorum bunun daha detaylı bir vesikası filan var mı?

    1. belgelerlegercektarih Avatar

      Biz de zaten yazida “rivayet” oldugunu belirttik. Ama idama mahkum oldugu kesin.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Blog at WordPress.com.