Şeriat hükümleri ve hikmetleri – TAADDÜD-Ü ZEVCAT (ÇOK EVLİLİK)
Nisa Suresi
3 – Eğer öksüz kızlarla evlendiğinizde onlara karşı adaletli davranamamaktan korkarsanız, beğendiğiniz (veya size helâl olan) diğer kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Eğer adaleti gözetmemekten korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz câriye ile) yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir.
Ayette açıkça görülmektedir ki, birden fazla 2, 3 nihayet 4 kadınla evlenme; mutlaka yapılması gerekli farz ve vacib kabilinden bir emir değil, bir müsaadedir. Birden fazla evlenmeyi düşünen erkek, eşler arasında davranış, geceleme, adalet, giyim, ihtiyaçları giderme ve diğer konularda aralarında hiç bir fark gözetmeyeceği konusunda kesin kararlı ise ve ikinci bir evliliğe ihtiyaç hissediyorsa evlenmesi caizdir. Aksi durumda ise nikahın geçerliliğine mani olmasa bile adaleti tesis etmediği için günaha girmiş olur. Eğer bu şartlara riayet etmezse haram işlemiş ve kul hakkına tecavüz etmiş olur.
Allah-u Teala bu konuda eşler arasında adaletin yapılması gibi ağır şartlar getirdi. Aksi takdirde bir hanımla evlenmenin daha sağlıklı olacağını tavsiye etti. İslam dininin çok evliliğe ruhsat vermesinin önemli hikmetleri vardır. Toplumlarda azımsanmayacak derecede var olan hastalık, iki cins arasındaki nüfus orantısızlığı gibi faktörler bu hikmetlerden bir kaçıdır.
Örneğin, Batı medeniyetinde, hanımı felç de geçirse, akli melekesini de kaybetse, bir erkek ikinci bir hanımla evlenemez. Bu sebeple de gayr-ı meşru yolların kapısını açmak zorunda kalmıştır. Genellikle erkekler savaşa katılırlar. Bu savaşlarda erkeklerin ölmesi ve özellikle ahir zamanda, bir hikmete binaen doğumlarda kız çocukların sayısının daha fazla olması, kadınların ister istemez bekâr kalmasına sebep olmaktadır.
Bir örnek vermek gerekirse, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da kadınların nüfusu erkeklerden 7.300.000 daha fazla idi ve bunların 3 milyonu da duldu. Nitekim savaş sonrasında buna bir çare bulunamadığı için birçok Alman kadın küçük menfaatler karşılığında müttefik güçlerin kötü emellerine âlet olmak zorunda kalmıştır. Böyle bir durumda bir erkeğin bir kaç kadını koruması bir vazife olur.
1948 yılında Münih’te düzenlenen Uluslararası Gençlik Konferansı’nda, cinsiyet oranlarındaki bu dengesizliğe bir çözüm bulunamaması üzerine katılımcılardan bazılarının poligamiyi (çok evliliği) önermeleri ve bunun konferansın kapanış bildirgesine dâhil edilmesi de dikkat çekicidir.
Günümüz dünya toplumlarında da kadın ve erkek nüfusu arasındaki dengenin bozulduğu bir gerçektir. Meselâ, Amerika’da erkeklerden 8 milyon fazla kadın vardır. Bazı Orta Asya ülkeleri ve Afrika ülkelerinde veya savaşların görüldüğü Bosna Hersek ve Kosova gibi ülkelerde de benzer bir orantısızlık göze çarpmaktadır. İşte bütün bu durumlarda çok evlilik kabul edilmediği takdirde, gayri meşru ilişkiler ve toplum nizamını alt-üst edecek yönelişler olacaktır.
İşte, gerek ağır ve müzmin hastalıklar sebebiyle olsun, ister kızların sayıca daha fazla olmasından dolayı olsun, bazen çok evlilik zorunlu hale gelebilir. Aksi takdirde, aile yuvası bir yandan erkek için cehenneme dönerken, diğer yandan birçok kadın, bu kutsal evlilik hakkından mahrum kalır. Bu ise, toplumsal barışı zedelediği gibi, ahlâkı da deforme eder. İşte İslam’ın çok evlilikle ilgili verdiği ruhsat bu yaraları tedavi etmeye yöneliktir.
Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonundaki durumunda olduğu gibi şayet bir topluma bir erkeğe karşı üç kadın bulunsa, problemin halledilmesi için üç durum söz konusu olur:
1 – Her erkek bir kadınla evlenecek ve her üç kadından ikisi aile hayatını, çocuk sevgisini, annelik şefkatini tadamayacaktır.
2 – Her erkek bir kadınla evlenecek ve diğer kadınlarla gayr-ı meşru münasebetler kuracak; kadın bu durumda yine aile hayatını, annelik şefkatini ve çocuk sevgisini tadamayacaktır.
3 – Bir erkek birkaç kadınla evlenecek, meşru daire dahilinde aralarında adalet prensiplerine riayet ederek haysiyet ve şereflerini koruyacak, vicdani rahatsızlıktan kurtaracaktır. Toplum da cinsiyet ve nesep karmaşasından kurtulmuş olacaktır.
Akl-ı selim sahibi her insan üçüncü şıkkı kabul eder. Çünkü insan fıtratı bunu gerektirir.
Diğer yandan çok evliliğe karşı çıkılmasının temelinde yatan en önemli sebeplerden birisi de, sanki İslâm’ın her erkeğe dört kadınla evlenmeyi emrediyormuş gibi bir anlayışın olmasıdır. Hâlbuki birden fazla kadınla evlenmek, dinî bir mecburiyet yani bir farz veya vacip değil; bir ibâha ve müsaadeden ibarettir.
Buna göre her erkek kendi şartlarını ve durumunu gözden geçirerek ikinci evliliği yapmaya kendisi karar vereceği gibi, her kadın da, evli bir erkekle evlenip evlenmeme hususunda seçim hakkına sahiptir. Dolayısıyla eğer ikinci evliliğin gerçekleşmesiyle her iki taraf için de ortaya çıkması muhtemel bazı zararlar söz konusu olacaksa, bunu en iyi şekilde tespit edecek ve evlilik yapıp yapmamaya karar verecek tarafların kendileridir.
Günümüz dünyasını da göz önünde bulundurduğumuzda şöyle bir değerlendirme yapmamız da mümkündür: İslâm dünyasında birden fazla kadınla evlenen erkeklerin sayısı, Batı’da kadınlarla evlilik dışı ilişkide bulunan erkeklerden çok daha az olmuştur.
Türkiye’de çok evlilik hukuken yasak olmasına rağmen (çok eşli) Imam nikahlı insanların varlığını inkar etmek imkansızdır. Imam nikahlı hanımlarına karşı resmi yükümlülükleri bulunmayan erkekler maalesef sorumsuz davranabiliyorlar… Haliyle, hukuken hiç bir güvenceye sahip olmayan Imam nikahlı kadınlar mağdur oluyor.
Diğer taraftan gayri meşru çocukların dünyaya gelmesi de hem kadınlar, hem de dünyaya gelen çocuklar açısından ayrı bir mağduriyet.
Eğer ülkemizde çok evliliğe müsaade edilmiş olsaydı, kadınların hakları kanunen korunmuş ve gayri meşru çocukların dünyaya gelmesinin önü kesilmiş, dolayısıyla sosyal yapı sağlıklı islemiş olurdu.[1]
Islam’ın, gerektiğinde çok evliliğe ruhsat vermesinin hikmetlerine, Milâdın 12’inci asrında yaşamış olan Antakya Ya’kubî patriki (Süryânî Mîkâîl = Michel le Syrien)’nin meşhur Vakaayi’nâmesinde de rastlamaktayız. Antakya Ya’kubî patriki bu konuda şöyle demektedir:
“Türklerin meziyyetleri vardır. Hilekârlıkla sahtekarlık bilmezler ve doğruluktan ayrılmazlar. Karı-koca ihanetinden çekinirler, onun için Türkler arasında zina ender bir şeydir: Bunun sebebi, Türk kanunlarının ikinci ve üçüncü defa evlenmeyi, yani teaddüdi-zevcâtı men etmemesidir.”[2]
Anktakya Ya’kubî patriki Süryânî Mîkâîl Vakaayi’nâmesinin Chabot tercümesi
***
Antakya Ya’kubî patriki Süryânî Mîkâîl Vakaayi’nâmesinin Chabot tercümesinden alıntıladığımız sözlerin geçtiği 152’inci sayfa
***
**********
KAYNAKLAR:
[1] Tavsiye edilen kaynak; Muhammed Ali es-Sabûnî, Tefsiru âyâti’l-ahkâm, Dersaadet, Istanbul, cild 1, sayfa 397, 398.
[2] J.-B. Chabot, Chronique De Michel Le Syrien – Patriarche Jacobite D’antioche, Paris 1905, cild 3, sayfa 152.
**********
Kadir Çandarlıoğlu
**********
“Belgelerle Gerçek Tarih” isimli 792 sayfalık çalışmamızı ücretsiz indirebilirsiniz:
http://www.mediafire.com/?vgk9k8cozdpy7ez
*
Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:
http://www.belgelerlegercektarih.wordpress.com
*
*
Bir Cevap Yazın